Bu kriz, Başbakan için ciddi bir sınav
Siyasal liderlik dediğimiz “olgu”nun geleceğini belirleyen önemli “şey”lerden biri hiç kuşku yok ki krizler karşısında takındığı tavırdır.
Siyasi liderler, karşı karşıya kaldıkları kriz durumlarında yeni siyasal düzenlemeleri yaratma ve bunu kullanabilmelerindeki başarılarına göre yükselir ya da düşerler..
Bu açıdan tren kazasının yarattığı siyasi kriz karşısında takındığı tavır, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açısından da “hayati” sonuçlar doğurabilir.
Bizim devlet geleneğimiz, Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere beceriksiz yöneticilerin, yaptıkları hatalar nedeniyle cezalandırılmak yerine korunduklarının örnekleriyle dolu..
Hata yapanın hatasının toplum önünde açıklıkla ortaya konulup bunun gereğinin yerine getirilmesindense o hatayı örtbas etmeye yönelik bir eğilim var.
Şu görülmüyor: İşini doğru yapmayan bürokratı korumaya yönelik her davranış, eninde sonunda o hatayı, o hatayla doğrudan ilgisi olmasa bile siyasi liderliğin üzerine yıkıyor.
“Hızlandırılmış tren kazası” nedenleri ve sonuçları itibariyle siyasi otorite açısından bir “kriz” olarak değerlendirilebilecek bir olay.
Ve gerek Başbakan’ın bizzat kendisinin, gerekse hükümetin bir bütün olarak yönetmeyi başaramadığı bir kriz…
Bu aynı zamanda hükümetin iki yıla yaklaşan iktidarı boyunca karşılaştığı ilk ciddi kriz..
Ve Başbakan bütün bu süreç boyunca başarılı bir sınav veremedi..
Bir ‘ilki’ yapamadı
Gazetecilere sinirlendi, onlarla gazeteci – siyasetçi ilişkisinin kabul edemeyeceği türden diyaloglara girdi, olayda hatalı olması olası bürokratları ve bakanını koruma tavrı içindeydi..
Eğer kaza gecesi Ulaştırma Bakanı tarafından kendisine önerilen “istifa” seçeneğini değerlendirseydi, TCDD Genel Müdürü’nü ve kazadan Allah’ı sorumlu tutan garip açıklamalar yapan yardımcısını görevden alabilseydi bugün hiç kuşku yok bu krizden zarar görmeden çıkacak, hatta kamuoyunun olumlu desteğini de arkasına alacaktı.
Çünkü bunu yapabilseydi, bu davranış Türkiye’de kamu yönetimi açısından bir “ilk” olacaktı ve bunu yapabilmiş olması olaylara salt parti gözlüğü ile bakmayan geniş kesimler nezdinde kendisi hakkında olumlu düşünceler uyanmasına yol açacaktı.
Başbakan’ın bu önemli hatayı yapmış olması, hatadan dönememesi anlamına da gelmiyor elbette..
Hâlâ bir şansı var
Kazadan sonra gerçekten bağımsız bir araştırma heyetinin kurulmasını emretmesi, bu heyete hızlı trene karşı olduğunu başından beri söyleyen bilim adamlarını alması, yabancı uzmanların davet edilmeleri bu açıdan önemli bir adımdır.
Başbakan bu heyetlerin hazırladığı raporları kamuoyuna son satırına kadar açıklayıp, onun gereklerini de yerine getirirse bugünkü olumsuz havayı yumuşatabilir, tersine çevirebilir..
Günlerdir kaza ile ilgili olarak Milliyet’e gelen okuyucu görüşlerini ciddiyetle izliyoruz.
Genel kanı bu olayın da örtbas edileceği ve sorumluluğun trenin makinistlerine yıkılıp geçiştirileceği yolunda.
Tren makinistlerinin bu kazada sorumluluklarını elbette kimse göz ardı etmiyor. Ama tek suçlunun makinistler olarak gösterilmesi de hiç kuşku yok ki toplum vicdanını rahatsız edecek.
Şimdi uzmanların hazırlayacağı raporları bekleyeceğiz.
Bu Başbakan için de ciddi bir sınav olacak.