MİLLİYET

Medeniyet, felaketten ders çıkarmaktır

 Birçok kişinin bu tarif hoşuna gitmeyebilir ve “bilimsel” bulunmayabilir ama bir sözlük yazacak olsam “medeniyet” kelimesinin karşılıklarından biri olarak “felaketlerden dersler çıkarmak” cümlesini kullanırdım.

Bugün “medeni” dediğimiz ülkelerde günlük yaşamın her alanında karşılaştığınız birçok uygulama, karşılaşılan felaketlerden çıkarılan derslerin sonucudur.
Geçenlerde belgesel filmler gösteren kanallardan birinde büyük yangınlardan çıkarılan derslerin ABD’deki günlük yaşamı nasıl etkilediği anlatılıyordu.
Yüksek binalarda yangın merdivenlerinin zorunlu hale getirilmesi; sokak kapılarının içeri değil, dışarıya doğru açılmasının benimsenip zorunlu uygulamaya dönüşmesi; okul, hastane, alışveriş merkezi, sinema gibi kalabalık yerlerde acil durum çıkışlarındaki kapılara konulan kilit düzeninin kapıların dışarı doğru itilmesiyle açılabilmesi gibi bir dizi uygulama..
Her biri karşılaşılan büyük yangınlardan sonra yapılan uzun ve ciddi araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış ve bir kez üzerinde fikir birliğine varıldıktan sonra da tartışmasız yerine getirilen talimatlar dizisi..
İki yıl tartışılan kaza
Göz yummayla, küçük-büyük rüşvetlerle geçiştirilemeyen, inşaatları yapanlara ciddi maliyetler yüklemesine rağmen artık doğal ve sıradan uygulamalar haline gelen “akıl ürünleri”…
Dünkü Radikal’de Nuray Mert, 17 Ekim 2000 tarihinde İngiltere’de meydana gelen bir tren kazasının ardından yaşananları yazıyordu.. Dört kişinin ölümü ile sonuçlanan kaza iki yıl süresince tartışılmış. Hâlâ da tartışmaların devam ettiğini yazıyor Mert.. Kazanın olduğu hatta tren işletmesini özelleştiren bir önceki hükümet olmasına rağmen iktidardaki hükümetin ciddi olarak sarsıntı geçirdiğini de anlatıyor..
Bir de ülkemizde neler oluyor, hatırlamaya çalışalım.
Ankara’daki büyük çarşı yangınında can kaybının yüksek olmasının nedeni, yangın merdivenlerine açılan kapıların kilitli olmasıydı. Nasılsa kilitlenmeyen kapıların ise boşlukların bir depo gibi kullanılması nedeniyle işe yaramadığı ortaya çıkmıştı.
Aradan geçen bunca zamanda bir şey değişti mi zannediyorsunuz? Birçok yüksek apartmanda, işhanlarında, projelerinde yangın merdiveni olarak gösterilen merdivenler etrafı duvarla örülerek hâlâ “normal kat merdiveni” olarak kullanılıyor. Kontrol edin, birçok binadaki yangın merdivenine açılan kapıların kilitli olduğunu göreceksiniz..
Bu da unutulacak mı?
İki büyük depremi çok yakın zamanda yaşamış olmamıza rağmen binaların deprem güvenliğinin sağlanması konsunda hâlâ ciddi bir çalışma yok.
İstanbul’daki olası depremde yıkılacağını şimdiden bildiğimiz binalarda insanlar oturmaya, çocuklar okumaya devam ediyorlar, hiçbirimizin kılı kıpırdamıyor.
Bugün üzerinde çok konuştuğumuz tren kazası, bu vurdumduymazlığımız için bir son olabilir mi?
Yoksa üç – beş gün sonra onu da mı unutacağız?
Hükümete yakın çevreler bu kazanın medya tarafından didiklenmesini “siyasi amaçlı” olarak gösterme eğilimine şimdiden girdiler..
Oysa asıl mesele sadece üç – beş bürokratın görevden alınması, bir bakanın istifası, iki makinistin cezalandırılması değil..
Evet, toplum vicdanını rahatlatmak için bunların yapılması zorunlu, sorumlular cezalarını çekmeliler..
Ancak bundan da önemlisi bu kazadan gerekli dersleri çıkarıp, benzerlerinin bir daha yaşanmamasını sağlamak..
Depremden sonra Türkiye’de birçok şeyin değişeceğini tahmin ediyordum. Bu düşüncemi yazdığım birçok yazıda dile getirmiştim..
Dilerim bu kaza bize felaketler karşısında ne yapmamız gerektiğini gösteren son örnek olur..