Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bush ve Blair'in sözlerinde biraz istihza sezdim

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı George Bush arasında Brüksel’deki NATO Zirvesi’nde yapılan ayaküstü “sohbet” toplantısının diyalogları, dün Milliyet de dahil olmak üzere birçok gazetede “kelime kelime” yayımlandı.

Gazetecilerin girmelerinin yasak olduğu “zirve kulisi”nde gerçekleşen bir özel konuşmanın, aynı kelimelerle gazetelere yansıması ilgimi çekti.
Belli ki Başbakan da sohbetin “tonundan” memnun olmuş ve konuşmanın gazeteciler tarafından da öğrenilmesini sağlamış.
Bu konuşmayı nasıl değerlendirmeliyiz?
Eğer “kayıtsız şartsız” AKP hükümeti yanlısıysanız “İşte” diyebilirsiniz, “Sonunda Bush da, Türkiye’nin önemini anladı ve Başbakan ile kişisel dostluğunu geliştirmeye çabalıyor.”

‘Bize çatıyorsun ama…’
“Yağdanlık” sınıfına girenler, “Başbakan ikna gücü sayesinde, Bush ile arasındaki buzları da eritmeyi başardı” da diyebilirler elbette..
Doğrusunu isterseniz, ben Bush ve Blair’in sözlerinde biraz “istihza” sezdim..
Bush’un, Erdoğan’a “Oğlunuz hâlâ ABD’de mi çalışıyor, evine ekmek götürüyor mu?” sorularının gerisinde sanki şu yatıyor gibi: “Uluorta bize çatıyorsun ama oğlun bizim ülkemizde okudu, orada çalışıp para kazanıyor…”
Bush’un bu kadar ince dokundurmalar yapabilecek espri yeteneğine sahip olmadığını düşünenler de elbette olabilir.
Nitekim faizlerin neredeyse her altı ayda bir yükseltildiği bir ülkenin Başkan’ı olarak “faiz düşüşünden bahsetmesi” ilginç!
Ama yine de Bush’un sözlerinde böyle gizli bir anlam var gibi geldi bana..

İngiliz tipi espri olabilir
Blair’in, “Babası gibi yakışıklı” sözleri ise bence sadece bir İngiliz’in yapabileceği türden bir espri..
O anda yüzünde nasıl bir ifade olduğunu, kelimelere nasıl vurgu yaptığını bilemiyoruz tabii..
Ama İngilizlerin böyle huyları vardır.. Abartılı bir nezaketle beslenmiş ifadeler bir durumun tespitinden çok “istihza” anlamı taşır çünkü..
Ama yine de şunu söylemeliyim ki, Türkiye’nin Başbakanı ile dünyanın iki büyük ülkesinin liderlerinin ayaküstü esprili bir sohbet yapabilmeleri önemlidir.
Bu insanları birbirine yakınlaştırır, varsa aradaki soğuklukları giderici bir etki yaratır.
Sorun, espri yapıldığını anlayamamak ve bunu çok ciddi bir olaymış gibi algılamakla ilgilidir!..
Halkı ciddiye almak ya da almamak!
Sosyal Sigortalar Kurumu’na ait hastanelerde hafta başından bu yana yaşanan sıkıntı, hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devrinde önemli bir detayın ihmal edildiğini gösteriyor: Bürokrasi bekleyebilir, ama hastalar bekleyemez!
Bakanlık açıklamalarında sıkıntının bugün yarın ya da en geç bir ay içinde tamamen sona ereceği bildiriliyor ama hasta haliyle kuyruklarda tükenen insanlar açısından bu açıklamaların hiçbir değeri yok.
Bu Türkiye’de bürokrasinin, hizmet etmekle yükümlü olduğu halkı ciddiye almadığını gösteren bir örnektir.
Maaşları, kuyruklarda süründürülen insanların ödedikleri vergilerle ödenenlerden bunun bilincinde olmalarını beklemek en doğal hakkımızdır.
Eğer gerekli düzenlemeler henüz tamamlanmadıysa devir işlemleri bir süre geciktirilebilir, hasta insanların kuyruklarda sürünmeleri önlenebilirdi.
Birçok kişi SSK hastanelerinde eskiden de böyle kuyruklar bulunduğunu, devir düzenlemesinin de zaten bunu ortadan kaldırmak için yapıldığını düşünebilir.
Bu doğru da olabilir.
Önemli olan, böyle tartışmalı bir konuda ortaya konulan icraatın, tartışmanın boşuna olduğunu gösterecek yetkinlikte yapılabilmesiydi.
Kuyrukların ortadan kaldırılmasındaki gecikme, belki de çok doğru olan bir uygulamaya gölge düşürüyor.