Bir haftadır 61 yaşına gelen devlet memurlarının emekliye sevk edilmelerinin kamu yönetiminde yaratabileceği sorunları tartışıyoruz.
Aslında görebildiğim kadarıyla tartışma devlet memurlarının 61 yaşında emekli ediliyor olmalarından değil de Dışişleri’nde görevli bazı büyükelçilerin de bu kapsama giriyor olmalarından kaynaklanıyor.
Basında “A Takımı” adı verilen bu büyükelçilerin emekli edilmelerinin diplomaside önemli konuların gündemde olduğu bir dönemde zaaf yaratabileceği vurgulanıyor. Geçmiş örneklerden söz edilerek “bir zamanlar Rumeli’ni de bu nedenle kaybettiğimiz” gibi dehşet senaryoları yazılıyor.
Emekliye sevk edilecek büyükelçiler içinde gerçekten değerli ve iyi yetişmiş bürokratlar olabilir. Bazılarını tanıyorum, gerçekten de öyleler.
Ama şu “A Takımı” meselesini ve diplomasinin zaafa uğrayacağı görüşünü ciddiye alamıyorum.
50’sine kadar beklerse…
Bir kere diplomatların “şarap gibi” yıllandıkça değerlendikleri görüşünü gayri ciddi buluyorum.
Sanki Maliye’de, Tapu Kadastro’da, Karayolları’nda, DSİ’de, Sağlık Bakanlığı’nda bürokratlar yıllandıkça değer kazanmıyorlar da sadece Dışişleri’nde değer kazanıyorlar gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Böyle bir şey olabilir mi?
Bir de büyükelçilerin atanmalarında uygulanan kıstaslar konusu var… Bir Türk 40 yaşında beyin cerrahisi profesörü olabiliyor ama Wanuatu’ya büyükelçi olmak için 50’sine kadar beklemesi gerekiyor.
Bir Büyükelçi çıkmadı!
Benim Siyasal’daki sınıf arkadaşlarımdan Maliye’de, Hazine’de ve öteki kariyer mesleklerinde daire başkanı, genel müdür, hatta Hazine Müsteşarı ve Başbakan Yardımcısı olanlar var ama daha bir Büyükelçi’nin mürüvvetini görmek kısmet olamadı.
Bunun temelinde büyükelçi atanmasında uygulanan sübjektif kıstaslar yatıyor. Başarı, somut ölçülere bağlı değil ve “sistemin” beğenmediği dışişleri personeli ağzıyla kuş tutsa büyükelçi olamıyor. Eğer düzene itirazınız olmadan “salla başı, al maaşı” yaşıyorsanız büyükelçi atanmanızda sorun neredeyse hiç çıkmıyor.
Lozan’dan başka…
Şimdi Yaşar Yakış’ın “tecrübeli” büyükelçileri, 4 yıl daha görevde tutabilmek için Maliye ile bir muvazaa anlaşması yapma girişiminden söz ediliyor. Yakış’a şunu sormak istiyorum: Tecrübe, sorumlulukla paralel artar… Siz ve sizden önceki bakanlar, bakanlığınızdaki genç personele sorumluluk verdiniz de onlar tecrübe kazanmayı başaramadılar mı?
Öte yandan, benim bilebildiğim kadarıyla Türk diplomasisinin Lozan’dan başka önemli bir başarısı hiç olmadı. Ne Osmanlı’nın gerileme dönemlerinde ne de Cumhuriyet’in günümüze kadar olan diplomasi serüveninde böyle bir başarı yok.
Bu “A Takımı” Kıbrıs sorununu çözdü de bizim mi haberimiz olmadı? Ya da Ege sorununu?.. Türki Cumhuriyetler ile ilişkileri?.. Avrupa Birliği ile sorunlarımızı?..
Yeni diplomatlar gelmeli
Dışişleri Bakanlığı’nın meslek memuriyetine giriş öyle kolay ve sıradan bir iş değil. İyi bir eğitim görmek ve zor bir sınavı başarıyla geçmek gerekiyor. Bizim zamanımızda “bakanlıkta bir ağabey” gerektiği de söylenirdi, ama orasını iyi bilemiyorum, sınav kaybedenlerin bir mazereti de olabilir elbette bu…
Ama şurası bir gerçek: Dışişleri personeli bu ülkenin en iyi eğitimli, iyi yetişmiş insanlarından oluşuyor ve onların önünü tıkamamak, gençlere sorumluluk vermek gerekiyor. Statükoculukla bir yere gelinemeyeceğini önce bu bakanlığın personeli öğrenmeli ki değişen çağımızın gerektirdiği yeni diplomatlar kendilerini gösterebilsinler…
Osmanlı’dan beri bu bakanlığa yerleşmiş olan statükocu, dengeci, “kokmayalım, bulaşmayalımcı” anlayış ancak böyle yok edilebilir.