Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Fikret Bila’ya Türkiye’nin Kıbrıs politikasındaki yeni açılımlarını anlatırken ilginç bir söz kullandı: Ezberlerini bozacağız..
Nitekim Kıbrıs ile ilgili olarak özellikle Avrupa’da karşılaştığımız son gelişmeler, bu yeni kavramdan etkilenmiş görünüyor.
Gerçekten önemli bir durum: Ezberleri bozmak!
Değişen dünya koşullarını ve dengelerini zamanında kavrayıp, daha önce çizilmiş politikaların yarattığı önyargıları kırmak ve yeni duruma göre yeni bir tavır almak…
Bu açıdan bakınca ezberi bozulanın yalnızca Avrupa olmayacağı da görülüyor.
Karşımdakinin ezberini bozmak için, ben de ezberimi bozmalıyım. Ben de yeni duruma göre yeni bir politika oluşturabilmeli, bunu anlatabilmeli ve daha önce karşımda olanları yanıma çekebilmeliyim..
Ben de ezberimi bozmalıyım: Örneğin, Kıbrıs’ı, Girit’e benzetmekten vazgeçmeliyim.
Girit’in ‘Türklerden arındırılması’na yol açan gelişmeler ile bugünü birbirine karıştırmamalıyım.
Irak’ı unutmamalıyız
Avrupa Birliği’ne girecek ve Kopenhag Kriterleri’ne göre şekillenecek bir yeni Anayasal düzende, Rumların da 1963’teki gibi davranamayacaklarını görmeliyim.
Bütün dünya ile kavgalı bir toplum olarak ulusal çıkarlarımı koruyamayacağımı bilmeli, askeri gücümün bana sağladığı güven ortamından yararlanarak, barışı sağlayacak görüşmelerden kaçmamalıyım.
Rumların bütün politikalarını, Türk tarafının uzlaşmazlığı üzerine kurduklarını görüp, bu silahı ellerinden almalı, görüşmeleri ısrarla sürdürmeliyim.
Irak konusunda da ezberimi bozmalıyım.
Saddam’ın Irak toprak bütünlüğünün tek güvencesi olduğuna olan inancımı değiştirmeliyim.
Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından en çok çıkarı olan ülke olarak bunun güvencelerini uluslararası toplumdan almalıyım.
Saddam’ın Irak’ını değil, özgür ve demokrat Irak’ı savunmalıyım.
Saddam’dan ve uluslararası ambargodan kurtulan Irak’ın yeniden inşasında en önemli ticaret ortaklarından birinin Türkiye olacağını hesaplamalıyım. Irak ile yaptığım ticaretin durma noktasına gelmesinin tek nedeninin Saddam’ın saldırganlığı ve Bağdat’taki mevcudiyeti olduğunu hatırlamalıyım.
Daha çok demokrasi
Kopenhag Kriterleri konusunda da ezberimi bozmalıyım. Türk halkının yaratıcı gücünün, geniş bir demokratik ortamda kendisini daha çok ortaya koyabileceğini görmeliyim.
Türklerin herhangi bir Batı Avrupa halkından daha az demokrasiyle yetinebileceklerine, buna layık olmadıklarına inanmamalıyım. Türkiye’nin çıkarının yarım yamalak bir demokrasiyle yönetilen ikinci sınıf bir Ortadoğu devleti gibi davranmak olmadığını bir daha hatırlamalıyım.
Türkiye’nin gerçek dostlarının Türkiye’nin bölünmesinden en az bizler kadar rahatsız olacaklarını aklımda tutmalıyım.
Demokrasisi ve meşruiyet alanları genişletilmiş, özgür Avrupa’nın bir parçası olan ülkeden kimsenin zaten kopmak istemeyeceğini bilmeliyim.
Ekonomisi ve demokrasisi güçlü bir dünya devleti olmak için ben de ezberimi iyice bozmalıyım!