Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Hain çıkarmada dünya şampiyonuyuz

Hafta sonunda arkadaşım ve değerli bilim adamı Hasan Bülent Kahraman ile sohbet ederken, sürüp gitmekte olan “Vahdettin haindi-Hayır, hain değildi” tartışmalarına takıldık.

Hasan, dün Radikal’deki köşe yazısında da tekrarladığı, şöyle bir şey söyledi: Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmedik ölçüde çok hainin bulunduğuna inandığımız bir ülkede yaşıyoruz.
Bu, yüz yıllar içinde oluşan bir devlet geleneğinin sonucu aslında.
Belli bir dönemde devlete hâkim olan grup ya da görüşe karşı çıkan herkesin “hain” olarak nitelenmesi ve böylece “infaz”ının meşrulaştırılması çabası bu.

Herkesin listesi var
Piri Reis, Basra’dan zaferle döndüğünde bu gerekçeyle asılmıştı örneğin.
Ya da Nâzım Hikmet, “gonca gülünü yedi tepeli şehrinde bırakmak” zorunda kaldığında…
Ve bu artık sadece devlet geleneğimizin değil, toplumsal bilincimizin de ayrılmaz bir parçası.
Hemen her siyasi görüşün kendine özel bir “vatan haini” listesi var.
Doğu Perinçek’ten tutun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a; Deniz Baykal’dan tutun da Mehmet Ağar’a kadar herkesin kendi tanımladığı bir “vatan hainleri listesi”…
Kimi için Telekom’un özelleştirilmesine karşı çıkmak hainlik için yeterliyken, kimi için “Türkiye AB’ye girmek için gerekenleri yapsın” demek hain olarak nitelenmeye yetebiliyor. “Silahı bırakalım” diyen bir Kürtseniz, Apocular için “hain” oluyorsunuz; “Osmanlı padişahlarının bazıları zavallı ve yarı deli insanlardı” derseniz de “milliyetçilerin” haini…

Karşıtlık stratejisi
Eğer mümkün olabilseydi ve her grubun kafasındaki hainleri tek bir listeye toplayabilseydik, sanırım karşımıza inanılmaz uzunlukta bir liste çıkardı.
Öte yandan bunun siyaset yapmak, taraftar toplamak için de inanılmaz derecede yararlı bir “strateji” olduğu da bir başka gerçek.
Kendisini “neyi savunduğuyla” değil de “neye karşı olduğuyla” tarif etmeye alışmış oyuncuların yer aldığı bir siyasi atmosferin sonucu bu.

Konum değişirse..
Ve bu atmosfer içinde daha önce “hain” dediğiniz ya da siz öyle demeseniz bile “hain” denmesine ses çıkarmadığınız birisi hakkında günün birinde “O hain değildi” derseniz, aslında yaptığınız tek şey, kendi konumunuzu değiştirdiğinizi ilan etmeye çabalamaktır.
Çünkü bu durumda da yaptığınız şey yine “kişisel” bir değerlendirmeden daha öteye anlam taşımaz.
Bir başka deyişle, siyasi geleneğimizdeki “hain” kavramına tümüyle karşı çıkmadan bunu tekil örnekler üzerinden giderek yapıyorsanız yine kendi durumunuzu, öyle düşünmeye çalışanlara karşıtlığınızla tarif ediyorsunuz demektir.
Bu da günün birinde yeni bir “hain listesine” sahip olmanızdan başka bir sonuç yaratmaz.

Fikir başka olmasa..
“Vahdettin” tartışmasıyla yeniden gözlerimizin içine sokulan bu gerçekten kurtulma zamanı geldi gibi görünüyor.
Bizden farklı düşünen ve farklı davranan insanların, bunu bir “ihanet” gerekçesiyle değil de sadece öyle düşündükleri ve düşündüklerinin doğruluğuna inandıkları için yaptıklarını kabul ederek tartışmaya başlamak.
Âşık Veysel ne güzel söylemiş vaktiyle: “Koyun, kurt ile gezerdi / Fikir başka başka olmasa…”