Zeena El Kuşteyni, 30’lu yaşlarının sonunda, boşanmış, iki çocuğuna tek başına bakan bir kadındı. Çocuklarına bakmak için bir yandan bir ofiste çalışıyor, diğer yandan da ortağı Dr. Ziad Baho ile bir eczane işletiyordu.
Kuşteyni bir kadın hakları savunucusuydu. Arkadaşlarının çoğu da öyleydi.
Manikürlü elleri, dalgalı uzun saçları ve iri mavi gözleriyle gösterişli bir kadın olduğu söyleniyor.
Sekiz saldırgan ellerindeki otomatik silahlarla eczaneye girdiklerinde iki ortak, tezgâhın arkasında müşteri bekliyorlardı. 
Kuşteyni, bir arkadaşının söylediği gibi o gün de son derece modern giysiler içindeydi.
Başörtüsü takıp vurdular
Saldırganlar silahlarını ateşlemek için hiç duraklamadılar.
Olaydan on gün sonra iki ortağın cesedi Bağdat yakınlarında bulundu. Baho’nun başı kesilmişti. Kuşteyni ise o güne kadar hiç giymediği siyah uzun bir “tesettür” giysisi içindeydi. Yaşamı boyunca hiç takmadığı bir başörtüsü, iki kurşunla vurulan başını örtüyordu. 
Bu öyküyü haber dergisi Newsweek’in geçen haftaki sayısında okudum.
Dergi, Irak’ta modern giyimli, kadın hakları savunucularına karşı sürdürülen gizli savaşın kurbanlarına altı sayfa ayırmıştı.
Kuşteyni, Irak’ta aşırı İslamcı militanlarca öldürülen kadın aktivistler içinde ismi en çok bilineni. 
Ama sadece biri..
Saddam dönemi daha iyiydi
Son aylarda Bağdat’ta ondan fazla, Musul’da ise 20 kadın aynı gerekçelerle öldürüldü.
Öldürülenler arasında televizyon sunucusu bir kadın da var.
Irak Kadınlara Özgürlük Organizasyonu Başkanı Yanar Muhammed, “Irak’ta yarım yüzyıldan fazla modern bir yaşam sürdürdük. Batı’nın bizi benzetmek istediği gibi tutucu bir İslami topluluk değildik. Politik İslamın şu anki yükselişi bizi şaşırtıyor” diyor. 
Oysa, Saddam Hüseyin liderliğindeki Baas rejimi, ülkede yarattığı şiddet ve korku ortamına karşılık, kadın hakları konusunda oldukça ileri adımlar atmıştı.
İşgalden sonra yapılan ilk serbest seçimlerde de kadınlara ayrılan üçte birlik kontenjan, kadın hakları konusunda Irak’ta gelecekte iyi gelişmeler olabileceğini gösteriyor.
‘Dar pantolon giyme!’
Ancak şu andaki durumu kadın aktivistlerin liderlerinden üniversite hocası Prof. Naba El Barak şöyle anlatıyor: “Şimdilik en önemli şey güvenlik. Kadın sorunları artık ikinci sırada geliyor. Eğer can güvenliğiniz olmazsa sokaklara çıkıp kadın hakları konusunda mücadele edebilmeniz de olanaksız” diyor. 
Bağdat’ta yaşayan bir kadın hakları savunucusu, kendisine ilk tehdidin aynı apartmanda komşusu olan bir genç erkekten geldiğini söylüyor: “Dar pantolonlar giyme, saçını ört!”
Bir ay sonra ikinci tehdit kızın babasına yapılıyor: “Kızının bluz giyip sokağa çıkmasına izin verme!” 
Son tehdit yine kıza yapılıyor: “Kadın organizasyonunda çalışmayı bırakmazsan seni öldüreceğiz!”
Gizlice haberleşiyorlar
O kızın yaşadığı korkuyu şu anda Irak’ın değişik yerlerindeki birçok kadın da yaşıyor. Çünkü Ebu Gıreyb yakınlarında silahlı kişilerce kaçırılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Alham isimli kadın hakları savunucusunun “adres defteri” de saldırganların eline geçmiş durumda. 
Woman for Woman International (WFWI) isimli örgütün Irak Ofisi’ni yöneten Manal Omar, “Kadın aktivistler birbirlerinin hâlâ yaşayıp yaşamadıklarından haberdar olabilmek için geceleri gizlice haberleşiyorlar” diye anlatıyor. 
Öyle görünüyor ki, “Irak’a özgürlük getirme” hayalleriyle yapılan askeri operasyon, kadın hakları konusunda Saddam dönemine rahmet okutacak gelişmelere de kaynaklık ediyor.
Zarkavi’den “Che Guevara” icat etmeye pek hevesli romantiklerin, Iraklı kadınların başlarına gelenlerle ne kadar ilgileneceklerini elbette bilmiyorum.
