MİLLİYET

Irak'ta Kürt devleti.. Sadece bizim sorunumuz mu?

 TBMM’nin hükümet tezkeresini reddetmesinin ardından Herald Tribune gazetesinde yayımlanan bir başyazıda şöyle deniliyor: “Bush yönetimi, Türkiye’nin desteğini kazanma hevesinin Kürtler için yeni bir felakete yol açmaması konusunda dikkatli olmalı. Kürtler bir kez daha ihanete uğramamalı.”

Bunun durduk yerde yazılmış bir yazı olduğunu iddia etmek için saf olmak gerek.

Pazarlık konusu belli
Nitekim, Abdullah Gül’ün, dün ABD Büyükelçisi ile yaptığı konuşmada Kuzey Irak’taki muhtemel gelişmelerin konuşulduğu da öğrenildi.
Abdullah Gül, Pearson’a, TBMM kararının tezkere aleyhinde şekillenmesinde Iraklı muhaliflerin toplantısında konuşulanların ve alınan kararların da etkili olduğunu söyledi.
Bunlar gösteriyor ki ikinci tezkerenin TBMM’ye getirilmesi öncesindeki en önemli pazarlık konusu, savaştan sonraki Irak’ın yeniden yapılandırılmasında Kürtlerin rolü olacak.

Paradan önemliydi…
Türkiye’nin tutumu bu konuda çok açık: Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı, bağımsız bir Kürt devletine yönelebilecek oluşumlara karşı tedbir alınmalı, eğer Irak’ta federal bir yapı oluşturulacaksa bu etnik kökenlere değil, coğrafi bölgelere dayanan bir federasyon olmalı…
Bu, Türkiye’nin ABD ile pazarlıklarda en başından beri en hassas olduğu konudur. Karikatürlerde ne çizilmiş olursa olsun, biliniyor ki bu husus, zararların karşılanmasına yönelik para pazarlığından çok daha önemliydi.
Gizli niyetlerin ne olduğunu bugünden bilebilmemize elbette olanak yok. Gizli niyetler açığa çıkarılana kadar söylenenler ile yetinmek ve bunların doğruluğunu varsaymak durumundayız.

ABD’nin ‘Kürt kozu’
Söylenenlere bakacak olursak karşılaşacağımız tablo şu: Irak’ın toprak bütünlüğü korunacak. Demokratik bir Irak oluşturulacak ve Kürtler hem kendi bölgelerinde daha geniş bir özerklik alanı kazanacaklar hem de yeni demokratik Irak’ın yönetiminde daha çok söz sahibi olacaklar.
Öte yandan çok açık bir gerçek daha var: ABD, Irak’ta askeri bir operasyona girişecekse bunun Kuzey’den desteklenmeden yapılabilmesi olasılığı çok düşük.
Bu nedenle ABD’nin, ikinci tezkerenin TBMM’ye sevk edilmesi ve kabul edilmesi için Kürt kozunu masaya süreceğini tahmin etmek zor değil.

Halk bunu istedi
TBMM ilk tezkereyi kabul etmedi ve bu karar arkasından gelen ağır ekonomik pakete rağmen Türk halkı tarafından büyük çoğunlukla “paranın gücüne karşı kazanılmış bir zafer” olarak algılandı. Halkımız, TBMM’nin bu tavrıyla ulusal onurunun korunduğunu düşünüyor. Hükümetin, yeni bir tezkere hazırlığına girişmeden önce bu gerçeği de görmesi gerek.
TBMM’nin tezkerede ortaya koyduğu iradeyi, halkın bu tavrından bağımsız olarak oluşturduğunu düşünmek de gerçekçi bir yaklaşım sayılmaz.

Öncelikli sorular
Bütün bu şartlar altında, ezberlenmiş bir Kürt sorununun esiri olarak ikinci tezkereyi gündeme getirmeden önce şu soruların yanıtını bir kez daha düşünmemiz gerekiyor: Irak’ın kuzeyinde kurulacak bağımsız bir Kürt devleti (ki kimse şu anda böyle bir şeyden söz etmiyor) sadece Türkiye’nin sorunu mudur? Bu oluşum, bizim kadar Suriye ve İran’ı da etkilemeyecek mi? Türkiye, bu iki komşusuyla birlikte bu soruna nasıl bir çözüm getirebilir?
Irak’ın Kürtler dışındaki halkının ve Irak ulusal muhalefetini temsil eden grupların bağımsız Kürt devleti girişimine tepkisi ne olur? Bunu sevinçle mi karşılarlar yoksa Irak, uzun yıllar sonu alınamayacak bir iç savaşa mı sürüklenir?
ABD’nin harekât sonrası Irak’ta böyle bir karışıklığa tahammülü olabilir mi? Türkiye, İran ve Suriye’nin muhalefetine rağmen bölgede bir Kürt devleti kurmak gerçekten bu kadar kolay mı?