Futbolu her ulus kendi karakterine göre oynar derler… Gerçekten de öyledir. Brezilyalılar, Brezilyalı gibi oynarlar örneğin… Favelaların çıplak ayaklı çocukları, kumsallarda samba davullarının ritmini kalplerinin içinde hissederek yetişirler ve oynarken de o ritme ayak uydururlar…
İngilizler, İngiliz gibi oynarlar… Her şey planlıdır. Kanatlardaki oyuncular uzun paslarını dışardan bakıldığında ezbere atıyormuş gibi görünürler ama topun gittiği yerde bir arkadaşlarının mutlaka olacağını da bilirler… Antrenmanlarda binlerce kez yapılmış bir hareketin maç içinde bir kez daha tekrarlanmasıdır yaptıkları… Hiçbir işi tesadüfe bırakmayan İngiliz titizliğinin sahaya yansımasıdır bu… Zaten onların trenleri de zamanında kalkar, gideceği yere zamanında varır.
Almanlar da kendileri gibi oynarlar… Günlük Alman yaşamına damgasını vuran disiplin ve düzen, futbolcuları bir makinenin görevlerini hiçbir zaman sorgulamayan dişlileri haline getirir.
Eşofman tartışması
Dün seyrettik, Türkler de Türk gibi oynarlar… Kararlı olmayan bir inatçılık, büyük işler başarmaya yönelik hevesin oyuncuyu kendi kapasitesinin üzerine çıkaran etkisi, buna karşılık çabuk bozulan moraller, oyunun baştan bilinen kurallarına oyun içinde itiraz ve “takım” olunamadığı için basit bireysel hatalarla kaybedilen maçlar…
Gazetelerde bir süredir Milli Takım’ın antrenman giysilerinin ve eşofmanlarının rengi tartışılıyor. Lacivert – beyaz bu giysilerin nereden çıktığı sorgulanıyor. Suçlananlar arasında Milli Takım’a milyonlarca dolar tutarında destek veren sponsorlardan tutun da Federasyon yöneticilerine kadar herkes var…
Tartışmanın yanlış zeminde yapıldığına inanıyorum. Milli Takım, sahaya dünkü kırmızı formasıyla çıktıktan sonra antrenmanda isterse mor – yeşil giysin ne önemi var?
Dünkü formanın aynısını bugün Çin Milli Takımı’nın üzerinde de göreceksiniz… Renkleri kırmızı – beyaz olan ve geleneği olmayan herhangi bir takımın giyebileceği basitlikte, özensiz ve çirkin bir forma!..
Küçük takımlara yaraşır…
Futbol izleyicileri bu tür kişiliksiz formaların küçük takımlar için dizayn edildiğini bilirler. Neden Brezilya ben kendimi bildiğimden beri aynı sarı – lacivert formayı giyiyor? Bayrağında lacivert mi var? Neden Almanya beyaz fanila – siyah şort giyiyor, tarihinin ilk günlerinden beri? Alman bayrağına beyaz eklendi de bizim haberimiz mi olmadı? “Gök mavi” fanila ve beyaz şortu görünce sahada İtalya olduğunu herkes nasıl anlıyor? İtalyan bayrağında “gök mavi” renk yok ki…
Arjantin’i hiç başka bir forma içinde izlediniz mi? Peru’nun enine kırmızı çizgili beyaz formasını, Hırvatistan’ın damalı formasını değiştirmek neden kimsenin aklına gelmiyor? Neden Fransa’nın lacivert forması hep aynı?
Zevksizliğin kurbanıyız…
Oysa bizim de klasik bir milli formamız vardı, yakın zamana kadar… Göğsünde kırmızı bir bant içinde ay – yıldızıyla beyaz bir fanila, beyaz şort, beyaz tozluk… Türk Milli Takımı bunu giyerdi. Günün değişen zevk anlaşıyına göre bu formanın klasik özelliğini muhafaza ederek yenilemek çok mu zordu, İtalyanların ve İngilizlerin yaptığı gibi…
Geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası’ndaki pijamadan bozma formanın ardından bu çirkinliği kim buldu? Tekstil ülkesi, giysi ihracatçısı Türkiye’nin hiç mi moda stilisti yok ki, bir spor firmasının zevksizliğine feda edildi klasik formamız?
Hadi değiştirmek gerekliydi diyelim, dünyada bir ulusun ismiyle paralellik kurabileceğimiz kaç renk var? “Turkuvaz” renkli bir fanila giymek çok daha anlamlı ve güzel olmaz mıydı?