Kahvehane sohbeti için rehber
On altıncı yüzyıl sonlarında İstanbul’da görev yapan İngiliz Büyükelçisi’nin silahtarı olan Ricault anılarında, Türklerin o tarihte bütün gün kahvehanelerde oturup devlet yöneticilerini çekiştirdiklerini anlatıyor…
Aradan geçen üç yüz küsur yılda da durumun değişmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
“Kahvehane” kültürümüz o kadar içimize sinmiştir ki, okumuş yazmış insanların tartışmalarında bile bunun izlerini görebilirsiniz…
Kahvehane muhabbetinin yürütülmesindeki en klasik yöntemlerden biri “dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yokösa, öbürü de “herkes böyle düşünüyorödur..
Hayatı boyunca Kapıkule’den çıkmamış bir insanın dünyanın öbür yerleri hakkında nasıl böyle kesin bir fikre sahip olduğu da sorgulanmaz, “herkes böyle düşünüyor”a nasıl bir araştırmanın kaynaklık ettiği de…
İşte gerçekler…
Uzun süredir bir kahvehanenin kapısından içeri adım atmadım ama son günlerde Avrupa Birliği ile ilgili olarak da benzer konuşmaların yapıldığından eminim.
Elimde bir araştırma var. Input Araştırma ve İletişim şirketi tarafından Yüksek Strateji Merkezi için yapılmış… “Değişim Sürecinde Türk Toplumu” başlığını taşıyor… Sizlere bu araştırmadan bazı sonuçlar vereceğim. Belki kahvehane filozofları da okurlar ve konuşmalarında bu ‘gerçek’ araştırmadan da yararlanırlar…
Araştırmanın sorularından birisi “Çalışmak için ne tür bir kuruluşu tercih edersiniz?” şeklinde. Yanıtları şöyle: Türkiye’de yerli bir şirkette çalışmak isteyenler yüzde 23, yurtdışında çalışmak isteyenler yüzde 23, bir kamu kuruluşunda çalışmak isteyenler yüzde 21, Türkiye’de faaliyet gösteren bir yabancı şirkette çalışmak isteyenler yüzde 20, sivil toplum kuruluşlarında çalışmak isteyenler yüzde 12.
Gördüğünüz gibi yurtiçinde ya da yurtdışında ama yabancı bir şirkette çalışmak isteyenlerin toplamı çarpıcı bir şekilde yüksek… Bu Türk halkının globalleşmeyi içine sindirdiğini mi gösteriyor yoksa yerli şirketlere güvenin azalmasını mı?
Yerli malı mı?
Araştırmaya göre Türkler yabancı sermayenin Türk ekonomisine etkisinin olumlu olacağı konusunda da kesin bir fikre sahipler… Yabancı şirketler yeni iş olanakları yaratır diyenler yüzde 38, Türkiye’ye sermaye akışını arttırır diyenler yüzde 24, yeni teknolojileri ülkeye getirir diyenler yüzde 24, üretimi artırır diyenler yüzde 21 gibi yüksek oranlarda…
Ucuz işgücü kullanımı (yüzde 24) ve ülke kaynaklarını tüketir (yüzde 19) görüşünde olanların azınlıkta kaldığı gözlemleniyor…
Öte yandan Türkler tüketim sırasında da milliyetçi davranmıyorlar, araştırmaya göre…
Önemli olan malın kaliteli, uzun ömürlü ve ucuz olması diyenler yüzde 82. Yerli malı olmasına dikkat ederim diyenlerse sadece yüzde 10. Bu küreselleşmenin Türk halkının tüketim kalıpları üzerinde ne denli etkili olduğunu ortaya koyan bir başka örnek…
Kapıları zorlamalı…
Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi üyeliğe almak istemediğini düşünenlerin oranı yüzde 76.
Buna karşılık Türkiye mutlaka AB’ye girmeli diyenlerin oranı da çok yüksek, yüzde 64. Demek ki Türk halkı, AB istemese bile kapıların zorlanıp, birlik üyeliğinin avantajlarından yararlanılmasını istiyor…
Son bir sonuç da Devlet Bahçeli ve arkadaşlarının yararlanması için…
Ankete katılanlara Türkiye’de Kürtçe kullanımını sakıncalı bulup bulmadıkları sorulmuş ve iki tercih yapmaları istenmiş. Yanıtlar şöyle: Kürtçe TV / radyo olsun diyenler yüzde 36, Kürtçe eğitim / öğretim yapılsın diyenler yüzde 31, Kürtçe yazılı yayın yapılsın diyenler yüzde 29… Buna karşılık hepsini sakıncalı buluyorum diyenlerin oranı yüzde 27…