Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Türkiye, Irak'ta istikrar için çabalamak zorunda

  Türkiye’nin, Irak’a asker göndermesi ile ilgili tartışmalar öyle görünüyor ki bu sonbahara kadar gündemin en sıcak maddesi olacak.

Türkiye, bir yandan Avrupa Birliği üyeliği için atması gereken adımları atarken, öte yandan da hemen sınırının dibinde meydana gelmiş büyük istikrarsızlığın yol açtığı sıkıntılarla mücadele etmek zorunda.
Irak’ta savaş öncesinde Türkiye, kendi pozisyonunu belirlerken bugünküne göre nispeten daha rahattı.
Tüm dünyada savaş aleyhtarı güçlü akımların yarattığı iklim içinde, Türkiye kendisini bir ölçüde savaşın dışında tutabildi.
Gücünün savaşı önlemeye yetmeyeceği başından beri belliydi ama biraz da hükümete hâkim olan bu inanç nedeniyle TBMM’de tezkere kabul edilmedi ve Türkiye, sıkı müttefiki ABD ile ilişkilerini bozma pahasına savaşın dışında kaldı.
Bunun bedeli, Türkiye’nin ısrarla vurguladığı “kırmızı çizgiler”den vazgeçmesiydi ve o bedel de ödendi. Artık kimse Türkiye’nin Irak’taki kırmızı çizgilerinden söz etmiyor, edemiyor.

Ya parçalanırsa?
ABD-İngiltere koalisyonunun, Irak’ta istikrarlı bir merkezi yönetim kurma yolundaki çabaları, bir yandan bölgedeki askeri gücün yetersizliğinden, diğer yandan da Irak’ta böyle bir hareketin önderliğini yapacak siyasi bir gücün yokluğundan kaynaklanıyor.
Saddam’ın, Baas rejiminin geçmiş yıllar içinde Irak’ta oluşabilecek her türlü siyasi muhalefeti tamamen yok ettiği anlaşılıyor.
Bunun bir tek sonucu var: Irak’ta istikrar daha uzun yıllar sağlanamayabilir, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyacak bir merkezi yönetim oluşturulamayabilir..
Irak’ta merkezi yönetimin oluşturulması sürecinin uzaması, Irak’ın parçalanması ile sonuçlanabilir.
Unutmamalıyız ki, Körfez Savaşı’ndan bu yana Kuzey Irak’ta köprülerin altından çok su aktı.
Irak Kürtleri, parlamentosu, ordusu, yerel yönetimleri ile bağımsız bir devlet kurmanın sınırında duruyor. Üstelik bu bölge önemli petrol kaynaklarına da sahip..

Kürt devleti ister miyiz?
Eğer ABD-İngiltere koalisyonu, Irak’ta merkezi istikrarı kurmakta daha fazla zorlanırsa, sorunu parçalayarak çözme yoluna gidecektir, bunu da tarih bize öğretiyor.
Bunun ilk pratik sonucu Irak’ın kuzeyinde yeni bir devlet kurulması olur.
Bu tablo, İran’ı, Suriye’yi ve Türkiye’yi de içine alan geniş bir bölgede yeni bir istikrarsızlık anlamına gelir.
Tartışacağımız konu budur: Türkiye, güneydoğu sınırında bağımsız bir Kürt devleti istiyor mu, istemiyor mu?
Irak Savaşı öncesinde üzerinde en çok durduğumuz bu konu, Türkiye için hayati önemini koruyor mu, yoksa Türkiye artık bunu önemsemiyor mu?
Bilebildiğimiz kadarıyla Türkiye’nin resmi devlet politikasında bu yönde bir değişiklik yok: Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasından yana ve bağımsız yeni devletlerin ortaya çıkmasına razı değil.

Sanıldığından ciddi
Bu durumda neler yapmamız gerektiği de ortaya çıkıyor: Türkiye, sahip olduğu her olanağı kullanarak Irak’ta bir an önce istikrarın kurulması, merkezi otoritenin güçlendirilmesinden yana davranmak zorunda…
Gerekirse asker göndererek, gerekirse kendi kaderine sahip her bağımsız devletin kullanabileceği tüm diplomatik olanakları kullanarak…
Sorun, Irak’taki ihale pastasından şu kadar milyar dolar almak, şu kadar asker gönderme karşılığı o kadar para sağlamaktan daha ciddi.
Sorunu, bu ciddiyetine yakışır bir şekilde tartışıp ne yapacağımıza karar vermeliyiz.