MİLLİYET

Şairin ölümü…

 Yaşamının bir döneminde şiir yazmamış kaç kişi vardır Türkiye’de, bilemiyorum. Sayıları çok az olmalı diye düşünüyorum.
Bu “bilgi” birinci elden gözlemlere dayanıyor, bunu da belirteyim.

Yıllarca yayımladığım dergilerde “şiir yarışmaları” düzenledim ve hepsi büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı!
“Fiyasko” katılımın azlığından değil, “izdiham”dan kaynaklandı.
Postacıların taşıdığı çuvallar dolusu şiiri okuyup içinden en iyisini seçebilmek neredeyse imkânsızdı.
Çuvallar dolu şiir arasında “şiir” denilebileceklerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu ve “dizi dizi inciyim, güzellikte birinciyim” türü şiirlerin arasından bunları bulabilmek samanlıkta iğne aramak gibiydi..
Daha genç ‘ayrılıyorlar’
Halkımızın şiir tutkusunu yeniden hatırlamama yol açan şey Cyprus Mail gazetesinde okuduğum bir haber oldu.
Ve üzülerek söylemeliyim ki, haberler bizim şair milletimiz için kötü!
San Bernardino’da kurulu Kaliforniya Devlet Üniversitesi’ne bağlı Öğrenim Araştırmaları Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırma, şairlerin daha genç öldüklerini ortaya koyuyor!
“Ölüm Araştırmaları Dergisi” isimli ve ne tür insanların okuduğunu gerçekten çok merak ettiğim bir dergide yayımlanan araştırma raporu, Amerika’dan Çin’e, Türkiye’den Doğu Avrupa’ya kadar bir dizi ülkede 1987 “ölü yazar” incelenerek hazırlanmış.
Kadınlarınki farklı
Araştırmanın yöneticisi James Kaufman’ın sözleriyle, “Amerikan, Çin ve Türk yazarlar arasında şairler, oyun yazarları, roman yazarları ve öykücülere göre daha genç ölüyorlar”..
Ortalama şair yaşı 62, oyun yazarı yaşı 63, romancıların yaşı 66, “kurgu” yazmayan yazarların yaşı ise 68 çıkıyor.
Kaufman’ın bir başka tespiti de şu: Özellikle kadın şairler daha çok mental hastalıklardan etkileniyorlar.
Kaufman, buna “Sylvia Plath etkisi” adını takmış.
Edebiyat meraklıları, Plath’in 30 yaşında (1963) intihar ettiğini hatırlayacaklardır.
Erken ölümlerin önemli bir nedeninin şairlerin, ortalama bir romancıdan iki misli daha fazla “ürün” ortaya koymaları olduğu düşünülüyor.
Bir diğer neden de şu: Roman yazarları en önemli eserlerini daha çok ileri yaşlarda verebilirlerken, şairler daha genç yaşlarda kendi şaheserlerini yaratabiliyorlar.
Cemal Süreya’dan..
Bunun bir tek sonucu var: Şairler daha genç yaşta ünlü olurlarken, roman ve oyun yazarları daha ileri yaşlarda tanınıyorlar. Bu nedenle genç ölüm halinde kimse onların gerçekte bir yazar olduğunun farkına bile varmıyor!
Pazar günü için çok iç açıcı bir konu olmadığının farkındayım elbette..
Bugünü de 60’ına varmadan kaybettiğimiz bir şair ile tamamlayalım o zaman.
Şiir Cemal Süreya’ya ait:
“Şimdi / utançtır tanelenen / sarışın çocukların başaklarında.
“Ovadan / gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan / çeviriyor küçük güneşimizi.
“Taşarak evlerden taraçalardan / gelip sesime yerleşiyor.
“Sesimin esnek baldıranı / sesimin alaca baldıranı.
“Ve kuşlara doğru / fildişi: rüzgârın tavrı. / Dağ: güneş iskeleti.
“Tahta heykeller arasında / denizin yavrusu kocaman.
“Kan görüyorum taş görüyorum / bütün heykeller arasında / kabasaran ılık acemi / -uykusuzluğun sütlü inciri- / kovanlara sızmıyor.
“Annem çok küçükken öldü / beni öp, sonra doğur beni.