Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Acıyın bu yetime hakim bey!

Yaramaz Temel, tekerlekli sandalyede oturan yarı felç dedesiyle arka bahçede oynamasına izin versin diye annesine yalvarıyormuş.

Annesi isteği kesin bir dille reddetmiş. “Bir daha dedenle oynamana katiyen izin vermeyeceğim,” demiş, “Sen gömüyorsun, ben çıkartıyorum. Sen gömüyorsun ben çıkartıyorum…”

CHP’nin bitmek tükenmek bilmeyen ve artık hepimize kabak tadı veren Kurultayı ile ilgili soru soranlara bu fıkrayı anlatıyorum.

Yapılanın, yaramaz Temel ile annesinin “nafile mesaisinden farklı olmağını” söylüyorum.

CHP Kurultayı’nı inanın hiç ama hiç ciddiye almıyorum.

Partinin başında Deniz Bey mi oturacak, yoksa Kara Murat Bey mi sorusunu önemsemiyorum.

Kısa Genel Başkanlığı süresince, partisine hakim olamadığını kendi ağzıyla ifade eden Hikmet Bey’in duruma da hiç üzülmüyorum.

İsmet İnönü’nün oğlu olmak dışında siyasi hiçbir zeka pırıltısı göstermeyen ve İSKİ gibi bir yolsuzluğa partisinin bulaşmasını seyredip, hiçbir şey olmamış gibi kenara çekilen Erdal Bey’in anlaşılmaz üslubuyla söylediklerini de dinlemiyorum.

Zülfü Livaneli’nin iyi niyetli çabalarının basının ağababalarından tutun da CHP’li hokus-pokusçularına kadar her kesimde tepki görmesini de gülerek izliyorum.

Peki ben manyak mıyım?

Türkiye’nin en çok satan tabak-çanak ve tencerelerinin anlı şanlı köşe yazarları günlerdir bu işle ilgileniyorlar da ben niye ilgilenmiyorum?

Bir kere şu söze çok değer veriyorum:

“Siyaset, insanları kendilerini ilgilendiren işlerle uğraşmaktan alıkoyabilme sanatıdır.”

Politikanın şu günkü görünümüyle insanların sorunların çözmek için gerekli eylemleri geliştirmekten çok, şu ya da bu beyefendinin günlük çıkarlarını temsil ettiğine inanıyorum.

Yanlış bir şey düşünüyor olsaydım, bugün gazetelerimizde şöyle haberler çıkıyor olacaktı:

“CHP’nin genel başkan adaylarından D Bey, önümüzdeki on yıl içinde çalışan kesimlerin durumlarını nasıl iyileştireceklerine ilişkin planlarını bugün açıklıyor.”

Ya da şöyle bir haber de olabilir:

“CHP’nin yenilikçi kanadı bugün ‘2000’ler için sol programı açıklıyor. Hareket önderlerinden M Bey, CHP’nin, sosyal demokrat hareketin değişen dünya içindeki yerini tartışan ve hareketle yeni bir boyut getiren parti olacağını açıkladı.”

Bu tür haberler gazetelerde nedense pek yer almıyor.

Ama şöyle haberlerden de geçilmiyor:

“10 İl Başkanı daha Baykal dedi.”

“İnönü, Livaneli’ye izin vermemiş.”

“Çetin, Allahtan ümit kesilmez dedi.”

“Karayalçın, ne olursa olsun Baykal’la ben yarışırız dedi.”

Görüyorsunuz ki, CHP’nin “sayın beyler”i son sosyal demokrat Türk partisinin Kurultayı’nı basit bir sen-ben kavgasına çevirmiş bulunuyorlar.

Kim seçilirse seçilsin, sosyal demokrat bir partinin kendisine hizmet etmesini bekleyenler hiç bir şey elde edemeyecekler.

Deniz Bey de seçilse, Hikmet Bey de kalsa, Murat Bey de zıplasa değişen bir şey olmayacak.

Tansu Hanım niye bildiğini okuyacak.

Bir yılda ek vergilerle topladığı paraları teşvik diye bir kesime aktarırken, işçiye-memura yine IMF anlaşmaları gösterilecek.

Bizim CHP ise halka bir hizmet yapamamanın acısını, kendisine verilen bakanlık kadrolarını eşe dosta yağmalatarak çıkaracak.

CHP’nin başına geçmeye talip olanlar da varsa yoksa delege hesapları, ayak oyunları…

Güneydoğu nasıl kurtulacak, terör nasıl durdurulacak, demokratik haklar nasıl geliştirilip korunacak, işçinin, memurun, emeklinin hali ne olacak, gençler nasıl iş bulacak, eğitim kalitesi nasıl arttırılacak, sanayimiz nasıl geliştirilecek, dış pazarlarımız nasıl büyütülecek, toplumun genel refahı nasıl artacak?

Bu konularda partinin başına geçme heveslilerinin ağızlarından bir şey işittiniz mi?

Bu konularda söyledikleri bir şey var mı? Bir önerileri, bir planları var mı?

Parti içinde bu tür konuları konuşmuşlar mı?

Parti Meclisi’ne girecek zevat, bu konularda fikir ve söz sahibi insanlardan mı oluşuyor? Yoksa “bizden beş, sizden on” hesabı mı yapılıyor?

Dün CHP’li Çalışma Bakanlığı, işverenlerin 12 Eylül döneminde bile yaptırmayı başaramadıkları bir değişikliği yaptı.

Askeri cunta döneminin en karanlık döneminde bile işçinin elinden alınamayan bazı sendikal haklar CHP’nin Çalışma Bakanlığı döneminde alınıyor.

Ne için dersiniz?

Tansu Hanım ağlamasın diye tabii…

Evet sevgili okuyucular. İşte bu nedenle CHP’nin Kurultayı ile hiç ama hiç ilgilenmiyorum.

Ben de sizler gibi olanları ibretle seyrediyorum.

Ve bu adamların yarın hangi yüzle halkın karşısına çıkıp oy isteyeceklerini düşünüyorum..

Ve onların durumunu şu fıkradaki Temel’e çok benzetiyorum.

Temel, hem anasını, hem babasını hunharca öldürmüş. Ağır cezadaki yargılama kısa sürmüş. Karardan önce hakim Temel’e sormuş: “Son bir diyeceğin var mı?”

Temel kısa konuşmuş: “Acıyın bu yetime hakim bey!”