POSTA

'Aşk, birlikte saçmalamaktır'

Yazının başlığını Paul Valery’den yürüttüm. Yurtdışında sokaklarda yürürken ne zaman öpüşen bir çift görsem bunu hatırlarım.

Ancak öpücük deyip geçmeyin. Bakın bir tek öpücük Türkiye’de nelere yol açabiliyor.

Kick Box milli takımımızın aday kadrosu, ekim ayında yapılacak Dünya Şampiyonası öncesinde Kütahya’da kampa alındı.

Birinci haftanın sonunda milli sporculardan iki tanesi, Şenay ve Yavuz birbirlerine aşık olmuşlardı. O yaşlarda aşık olunca insanın gözünün hiçbir şeyi görmediği gerçeği, bu aşkta da kendini gösterdi. Şenay ve Yavuz’un dudakları, kamp yapılan tesisin koridorunda birleşiverdi.

Takımın antrenörü Aysun Hanım ile kaptan Sadık Bey, bu “akıl almaz” olayı tesbit etmekte gecikmediler.

Hemen bir tutanak tutup, öpüşen sporcuları Federasyon’a şikayet ettiler. Federasyon önce Şenay ve Yavuz’un takımdan çıkarılmasına karar verdi. Sonra bu karar onları kesmemiş olacak ki, bütün takım şampiyonadan çekildi ve kamp dağıtıldı.

Boks Federasyonu’nun Başkanı Caner Doğaneli gazetecilere “Bu takım dünya şampiyonasında çok madalya alabilirdi. Bu çirkinlikler ve aldığımız karar diğer sporculara örnek olsun” dedi.

İki gencin birbirlerine aşık olmalarının ve bir masum öpücüğün neden “çirkinlik” diye yorumlandığını anlamam gerçekten çok güç.

Kuala Lumpur, Singapur, Bali, Tokyo gibi Asya şehirlerini, Avrupa’nın hemen her yerini, ABD’nin bir çok kentini gördüm. O kentlerdeki en güzel görüntünün hep birbirleriyle öpüşen gençler olduğunu düşünüyorum.

Bu görüntüleri sadece hiç birinin kapısından medeniyet girmemiş Arap ülkelerinde ve İran’da göremezsiniz.

Birbirini seven gençlerin yarattığı atmosferi ancak çağdaş kentlerde soluyabilir, eğer sizin de kalbiniz sevgi doluysa bundan mutluluk duyarsınız.

Sadece FM kanalından yayın yapan radyoları dinleyerek Türkiye’yi tanımaya çalışan bir insan, bizlerin hayatındaki en önemli bir şeyin “sevgi” olduğunu zannedebilir.

Radyoların DJ’leri, onları telefonla arayan dinleyicilerin mesajları hep “sevgi”yle dolu.

En çok duyduğum söz de “sizi seviyorum” saçmalığı.

Bir insan, tanımadığı birilerini nasıl sever, anlayamıyorum.

Belki de bunda televizyonlardaki Amerikan filmlerinin rolü var.

Hani çocuk kendisine hamburger ısmarlayan babasına içli gözlerle bakıp “seni seviyorum baba” diyor ya… Bizim radyocuların sözünü ettiği “sevgi” bu türden bir şey olsa gerek.

Ama ne olursa olsun, iki lafın birinde sevgiden söz eden bir toplumun içinden çıkan birilerinin iki gencin aşkını “çirkinlik” diye mahkum etmesi kanıma dokunuyor.

Yapı ve Kredi Yayınları’nın, Cogito (Latince: Düşünce) isimli üç aylık bir dergisi var. Her sayısı bir konuya ayrılıyor ve yerli yabancı bir çok düşünürün, yazarın o konudaki makaleleri, denemeleri yayınlanıyor. Benim en çok ilgimi çeken iki sayısı var. Birisi “Laiklik” başlığını taşıyor, diğeri “Aşk”.. (Bu hafta sonu için bir tanesini alıp, okuyabilirsiniz.)

Cogito’nun “Aşk” sayısını okuyunca, Boks Federasyon Başkanı’nın “aşkı çirkin bulmasını” yadırgamadım.

Aşk kadar karmaşık ve derin bir duyguyu anlamamasını doğal karşılıyorum.

Bir öpücükle başları belaya giren genç aşıklara da Taşlıcalı Yahya Bey’in bir beytiyle seslenmek istiyorum.

Sabretmeyen belalarına aşkın anmasın

Nuş etmesin şarabı kaçanlar humardan

(Bugünkü dille: Belalarına katlanamayacak olanlar aşkın adını anmasınlar./ “Sonunda baş ağrısı var” diyenler, şarabı hiç içmesinler.)

Çoğulcu bir aşk belgesi

“Marifetname” adlı ansiklopedik çalışmasıyla tanıdığımız 18. Yüzyıl Osmanlı mutasavvıfı Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’nin, İstanbul’dan Erzurum’da bıraktığı dört eşine yazdığı ortak mektubun hitap bölümlerini Cogito’dan aktarıyorum. Bugünün kadın düşmanı taş kalpli “tutucuları” belki İbrahim Hakkı Efendi’den utanırlar diye…

“İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, iz’anlı, hünerli, ma’rifetli, üsluplu, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu, ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helalim Fidrevs Hatun Huzuruna,

“Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, sabırlı, güzel huylu, tatlı dilli, hanım yapılı, güleç yüzlü, alçak gönüllü dervişim, ehlim, helalim Fatma Hanım huzuruna,

“Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hakikatli, şefkatli, gayretli, edepli, helalim Belkıs Hatun’a,

“Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hakikatli, hatırlı, gönüllü, hizmetli, sabırlı, ma’rifetli, akıllı, gayretli, şefkatli, güzel yüzlü, şirin sözlü, melek huylu, çelebi kollu, has odalığım, oğlum annesi, gönlüm cananesi, inci danesi, hatunum ve hanım küçük kadın Züleyha Hanım huzuruna.”

Bırakın dört ayrı sevgiliye yazmayı, hangimiz hayatımızdaki tekk sevgili kadına bunları yazabildik? Sevdiklerinle birlikte nur içinde yat, İbrahim Hakkı Efendi!