Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Amaç üzüm yemek olmayınca

Seçmenin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, merkez sağdaki kilitlenme nedeniyle hala güven oyu alabilecek bir hükümet kurulamadı. Öyle görünüyor ki, daha uzun süre de yeni Meclis’ten bir hükümet çıkması mümkün olamayacak.

24 Aralık seçimlerinin bir özelliği de merkez sağı kimin temsile yetkili olacağını belirlemesiydi.

Merkez sağ seçmenin oylarına talip olan DYP ile ANAP arasındaki yarış, iki partinin de birbirleriyle eşit güçte olduklarını ortaya koydu.

Ne DYP ve lideri Tansu Çiller, ne de ANAP ve lideri Mesut Yılmaz bu seçimde birbirlerine bir üstünlük sağlayamadılar.

Eğer bu iki partiden bir tanesi, diğerine göre hatırı sayılır oranda fazla oy alabilmiş olsalardı, sorunun çözümü kolay olacaktı.

Bu olmadığı için de seçim öncesindeki Çiller-Yılmaz çekişmesi, aynen seçim sonrasına da taşınmış oldu.

Birbirlerine siyaset meydanlarında üstünlük sağlayamayan liderler, şimdi siyasi hayatlarının devamını, masa başındaki pazarlıklara bağlamış durumdalar.

Taktik savaşı

Bu yüzden de DYP ve ANAP’ın geliştirdiği her yeni taktik ve getirdiği her yeni öneri, aslında hükümet sorununu çözmeye yönelik olmaktan ziyade, rakibi etkisiz kılmaya, yenilgiye uğratmaya yönelik.

Amaç hükümet kurmak değil de karşısındakine kazık atmak olarak belirlenince de sağlıklı bir pazarlık ortamının doğması mümkün değil.

Nitekim, kamuoyunun önüne birlikte çıktıklarında yüzlerinden gülücükler eksik olmayan liderler, birbirlerine arkalarını döner dönmez başka tellerden çalmaya başlıyorlar.

Tansu Çiller’in niyeti başından beri belli: Her ne şart altında olursa olsun Başbakanlık koltuğunu bırakmamak.

Bunun için de her yolu deniyor. Kamuoyunun önünde uzlaşmacı lider görüntüsü çizmeye önem verirken, bir yandan da bokstaki tabirle bel altına vurmaya devam ediyor.

Getirdiği dönüşümlü başbakanlık modelinin ANAP tarafından kabul edilmeyeceği, neredeyse seçimlerin ilk gününden beri biliniyor.

Yılmaz köşeye sıkıştı
Ama Çiller yine de bu öneride ısrar ederek, Başbakanlık konusunu pazarlığa hiç açmayarak Mesut Yılmaz’ı sıkıştırmaya çalışıyor.

Hesap basit bir varsayıma dayanıyor: Yılmaz’ın önündeki tek seçenek DYP ile olmazsa Refah ile bir koalisyon kurabilmek.

Seçim öncesinde “Refah’ı iktidar yapmak istemiyorsanız oyunuzu ANAP’a verin” diyen Yılmaz bu nedenle köşeye sıkışmış durumda.

Çiller’in hesabı bu sıkışıklıktan yararlanıp, kendi başbakanlığını Yılmaz’a kabul ettirmek.

Çiller, eğer bunu başarabilirse hem kendi partisi içindeki konumunu koruyabilir, hem de iki partinin birleşme sürecinde birleşik sağ partinin liderliğine oynayabilir.

Bu nedenle yaptığı öneriler, hükümet sorununu çözmeye değil, Yılmaz’ı kamuoyu nezdinde mahkum etmeye yönelik.

Mesut Yılmaz’a gelince… Çiller için söylediklerimizin aynını onun için de rahatlıkla söyleyebiliriz.

Onu da en çok ilgilendiren şey, Çiller’e karşı seçimde sağlayamadığı üstünlüğü şimdi masa başında sağlayabilmek.

Hükümet pazarlığına oturduğunda aklında olan tek şey, Çiller’e nasıl kazık atabilirim sorusu.

Ancak Çiller kadar oyunculuk yeteneği olmadığı için olayları yüzeysel olarak izleyenlerin nezdinde “problemli çocuk” imajı yaratıyor.

Önceki gece yarısından sonra parti grubundan çıkarttığı “Çiller’e hayır” kararı, bir süre daha DYP ile ANAP arasında bir koalisyon kurulamayacağının göstergesi.

Çünkü Yılmaz’ın bir tek hedefi var: Ben Başbakan olamıyorsam, Çiller de olmasın!

Sizin anlayacağınız iki liderin de amacı üzüm yemek değil, bir punduna getirip bağcıyı bir güzel dövmek!

Bütün bu tabloya bakınca Türkiye’nin önünde iki seçenek kalıyor.

Ya ANAP-Refah koalisyonu kurulacak, ya da yeniden seçime gidilecek.

Meclis’in de kendi kararıyla yeni bir seçime daha gitmesi çok uzak bir ihtimal.

Bu durumda önümüzde kalan seçenek ANAP’ın Refah ile ortaklaşa bir hükümet kurması.

Türk olmak kolay değil
Bir süredir ANAP’a yakın çevrelerden pompalanan, “Batı, Refah ile koalisyona soğuk değil” söylentileri bunun ipucu.

Mesut Yılmaz’ın “hayır” diyeceğini önceden açıkladığı Erbakan ile 2 saatten fazla başbaşa konuşması da, o görüşmede bazı gizli pazarlıkların yürütüldüğünün bir işareti olarak kabul ediliyor.

Bana öyle geliyor ki, Tansu Hanım görevi iade ettikten sonra ANAP-RP hükümeti formülüne bizler de alışacağız.

Eee, Türk olmak kolay değil tabii… Her şeye alışmak, her şeyi normal görmek zorundayız.