Fıkra bu ya, Tansu Çiller allah gecinden versin ölmüş, cehenneme gitmiş. Sille tokat karşılamışlar, bu da hiç hoşuna gitmemiş.
Memnuniyetsizliğini açıkça da söylemiş: “Böyle yaparsanız bir daha kimse gelmez!”
Dünkü DYP – ANAP koalisyon görüşmelerinin en özlü özeti Ankara’nın siyaset konuşulan köşelerinde anlatılan bu fıkranın içinde gizli.
Çiller – Yılmaz görüşmelerinin bitiriliş tarzı bile, bir daha iki partinin bir araya gelmesini çok zorlaştırıyor.
İki liderin birbirlerini çocuk azarlar gibi azarlamaları, bugün her kamu ve özel sektör yöneticisinin sahip olmak zorunda olduğu en basit toplantı terbiyesinden bile yoksun olduklarını ortaya koyuyor.
Birbirlerine “sen” diye hitap edişleri ve konuşma tarzları ne yazık ki çocuklarımıza örnek gösteremeyeceğimiz kadar kötü.
Oysa Mesut Yılmaz, bin dereden su getireceğine açıkça hükümete girmek istemediğini söyleyebilirdi.
Tansu Çiller’in “başbakan sen ol, ama hükümet benim olsun” önerisini kabul etmeyeceğini çocuklar bile bilebilirdi.
Zaten bu öneri de Çillere “kabul etsin” diye değil, ANAP’a siyasi manevra imkanı versin diye götürülmüştü.
Ve ANAP’ın iki gün düşünerek bulduğu öneriler kendilerinden beklenen işlevi de yerine getirmiş oldular.
En azından şu aşamada DYP-ANAP koalisyonunu imkansız hale getirdiler.
Bundan sonra iki partinin ve iki liderin biraraya gelmesinin yarattığı güçlükler nedeniyle hükümet arayışları artık başka platformlarda sürdürülmek zorunda.
Bugünkü Meclis aritmetiğine bakıldığında da yeni hükümet için çok fazla seçenek görülmüyor.
DSP lideri Bülent Ecevit, hükümet krizinin ilk günlerindeki tavrını değiştirmiş bulunuyor.
Başlangıçta bir azınlık hükümetine destek verebileceğini söyleyen Ecevit, şimdi tavrını “çekimser kalırım”a çevirmiş durumda.
Meclis’te sahip olduğu sandalye sayısı bakımından ciddi bir güç durumunda olan Refah’ın ise tek istediği seçim yasası değişmeden, eski seçim yasası ile seçime gidebilmek.
Seçim başarısını bir ölçüde değiştireceği seçim sistemine bağlayan Tansu Çiller’e RP’nin destek vermeyeceği de çok açık.
Bu durumda Çiller’in eski ortağının kapısını tıklatmasından başka bir çoğunluk hükümeti imkanı kalmıyor.
Daha Kurultay öncesinden hükümeti bozacağı sinyalleri veren ancak Kurultay’da bunu açıkça ifade edemeyen Deniz Baykal’ın, hükümetten kurtulmuşken, tekrar bir koalisyona girmesini beklemek de çok büyük saflık olacak.
Çillerin Baykal’ı yeniden ortaklığa razı etmek için feda etmesi gereken şeyler, kendi kamuoyu açısından Mesut Yılmaz’a vereceklerinden daha da ağır.
Geriye Çiller’in bir azınlık hükümeti kurmasından başka seçenek kalmıyor.
Meclis’in ufaklıklarına, bir kısım bağımsıza ve CHP’den ayrılacaklara güvenilerek kurulacak hükümeti Cumhurbaşkanının kabul edip etmeyeceği de meçhul.
Çiller, ayrıca “kürtleri Meclis’ten attık” diye orada burada övünen kendi partidaşlarını da CHP’den ayrılan kürt milletvekillerinden alınacak destek konusunda da ikna etmesi gerek. Ayrıca Meclis’te “geniş tabanlı” seçim hükümeti kurulmasını, yani kendilerine de bir iki bakanlık düşmesini bekleyen küçük partilerin de bir azınlık hükümetine güven oyu verip vermeyecekleri de şüpheli.
Görüldüğü gibi Çiller dört tarafından kuşatılmış durumda.
Bir hükümet kurmayı başaramazsa görevi iade edecek ve bütün insiyatifin Demirel’in ellerine geçmesine sebep olacak.
Böyle bir şeyi Tansu Hanım’ın da “yalı çetesi”nin de istemeyeceğini herkes biliyor.
Şubat ayında yapılması beklenen DYP Genel Kongresi’ne hükümette olmadan girmek de Çiller’in işine gelmiyor.
Bu durumda Çiller’in öteden beri kafasının bir yerinde sakladığı “Özal formülü”nü gündeme getirmesi bekleniyor.
Bugün Posta’nın manşet haberinde de okuduğunuz gibi Çiller, Aralık’ta seçim sözü vererek yeni bir çıkışa hazırlanıyor.
Aralıkta seçim sözü vererek kuracağı hükümetle hem ANAP ve CHP ile anlaşıp bir seçim yasasını çıkarabilir, hem de işçiye istediği zamları verip seçim yatırımını da yapabilir.
Hazine ve Merkez Bankası’nın şu andaki rahatlığı sayesinde seçim ekonomisi uygulayıp oylarını arttırabilir.
Ve böylece hem hükümeti kuramayıp görevi Demirel’e iade etmek riskinden kurtulur, hem de seçime giderken bir hükümetin başında bulunma avantajlarını kullanır.
Neye güvendiklerini kimse bilmemekle birlikte, Tansu Hanım da tıpkı Mesut ve Deniz beyler gibi seçimi kendisinin kazanacağını zannettiğinden bu yaklaşım şu anda “yalı”cılara çok uygun bir çözüm gibi görünüyor.