Başbakanlık en çok kimin hakkı?
Hükümet görüşmeleri ilk günkü bahar havasının arkasından ‘”tıkanma” eğilimi göstermeye başladı.
Tıkanmanın esas sebebini de başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı konusunda herkesin kendince iddialı olması oluşturuyor.
Türk siyasetinin geleneği en büyük partinin genel başkanının hükümet başkanı olmasını gerektiriyor.
Bir koalisyon durumunda da başbakanlık, koalisyonun büyük ortağının payına düşüyor.
Bunun bir tek istisnası var. O da 1965 seçimleri öncesinde CHP-AP koalisyonunun Başbakanı İsmet İnönü’nün düşürülmesinden sonra, AP listesinden bağımsız senatör Suat Hayri Ürgüplü başbakanlığında kurulan sağ cephe hükümeti.
12 Mart’tan sonra kurulan Meclis üstü hükümetler dışında genel kural hep TBMM’deki en büyük partinin genel başkanının başbakan olmasıydı.
Şu anda Meclis’teki en büyük parti 158 milletvekiliyle Refah. Onu 135 milletvekili ile DYP izliyor. BBP’liler ayrıldıktan sonra ANAP’a kalacak milletvekili sayısı ise ancak 123.
Bu durumda gelenekler Refah’lı bir koalisyonda Necmettin Erbakan’ın başbakanlığını gerektiriyor. Eğer DYP-ANAP-DSP (veya CHP) koalisyonu kurulabilirse burada da başbakanlık Tansu Hanım’ın payına düşüyor.
Bir siyasi parti liderinin Türk siyasetinin bu geleneklerini bir kenara bırakıp başka bir çözüme yanaşması da zor görünüyor. Böyle yaparsa siyasi olarak gerilemiş kabul edileceğinden ne Erbakan’ı, ne de Çiller’i sırf bu sebeple suçlamak mümkün değil.
Öte yandan Mesut Yılmaz’ın da kendinden menkul bir başbakanlık hevesi var. Başbakanlığına itiraz edilme olasılığını da kendi itiraz hakkını saklı tutarak bertaraf etmeye çalışıyor.
Oysa bu ikisi, yani Tansu Çiller’in başbakanlığına Yılmaz’ın itiraz etmesiyle, ANAP liderinin Çiller’e itiraz etmesi aynı şey değil.
Çünkü Türkiye’nin siyasi gelenekleri bu itirazı ve bu itirazda ısrarı haklı kılmıyor.
Türkiye zor bir dönemden geçiyor.
Ekonomi bütün vidaları gevşemiş ve kontrolden çıkmış olarak hızla halkın üzerine geliyor. Bir durduran olmazsa hepimizi ezip geçecek.
Türkiye’nin vakit kaybına artık tahammülü yok.
Cumhurbaşkanı doğal olarak Meclis toplanmadan ve milletvekilleri yemin edip göreve başlamadan hiçbir süreci başlatamıyor.
Görev partilerin liderlerine düşüyor. Onlar bu süreci şimdiden başlatıp, Meclis çalışır hale geldiğinde Cumhurbaşkanı’nın işini kolaylaştırabilirler.
Mesut Yılmaz’ın da ısrarlarını başbakanlık koltuğu sınırlarından çıkarması ve Türkiye’nin geleceğine yön verecek olan politikalar üzerinde yoğunlaştırması gerekiyor.
Varsın Başbakanlık Tansu Çiller’in olsun. Tarih ve Türk halkı bugün bu fedakarlığı kimin gösterdiğini hiçbir zaman unutmayacak ve bunun ödülünü nasıl olsa sahibine teslim edecek.
Genç bir politikacı olan Yılmaz’ın önünde başbakanlık yapabileceği daha çok seneler var.
Bugünkü ısrarlı tavrını sürdürürse, korkarım, politika yapabileceği o çok senelerin de hızla yitip tükendiğini görecek.
Seçim Toto’nun galibi
Sizlere daha önce seçim sonuçları için arkadaşlarla girdiğimiz bir iddiadan söz etmiştim. 15 Aralık günkü Posta’da da kendi kişisel tahminimi yayınlamıştım. Önce isterseniz o günkü yazımdan şu parçayı birlikte okuyalım:
“Benim bir kağıda yazıp, altını da imzalayarak Rifat Ababay’a teslim ettiğim tahminim şöyle:
“ANAP: Yüzde 22, Refah: Yüzde 21, DYP: Yüzde 19, DSP: Yüzde 14, CHP: Yüzde 11, MHP: Yüzde 6, Diğerleri: Yüzde 7.”
Şimdi bir de sandıktan çıkan sonuçları hatırlayalım:
Refah: Yüzde 21.3, ANAP: Yüzde 19.6, DYP: Yüzde 19.1, DSP: Yüzde 14.6, CHP: Yüzde 10.7, MHP: Yüzde 8.1.
Görüldüğü gibi ANAP dışında barajı geçen tüm partilerin alacakları oy oranlarını doğru olarak tahmin etmişim, MHP’nin barajı geçemeyeceğini bilmişim.
ANAP hakkında yanılmış olmamın sorumluluğu da bende değil, bir başka “Yılmaz”da, ANAP Genel Başkanı Mesut Bey’de aranmalı. DYP-CHP koalisyonu gibi bir ulusal felaketin ardından ana muhalefet partisi olarak yapabileceğinin sadece bu kadar olacağını doğrusu tahmin edememiştim.
Sadece ben değil muhtemelen Tansu Hanım bile Yılmaz’ın bu kadar beceriksiz çıkacağını kestirememiş olmalıydı.
Eğer sonucun böyle çıkacağını bilse muhtemelen seçim kampanyasını çok daha farklı bir temele oturtur, seçimi de alır götürürdü. Yazık oldu!