Eğer yabancı -devlet adamlarının cinsel yaşamlarına meraklı birisi değilseniz, Yunanistan’ın ihtiyar Başbakanı Papandreu ile hostes sevgilisi Liani’nin aşklarını ilk kez ilan ettikleri yerin, Papandreu’nun açık kalp ameliyatı olacağı hastanenin koridoru olduğunu da hatırlamazsınız.
Ama ben, 20 yıllık gazetecilik yaşamında bugüne kadar iki yabancı başbakanın eşlerinin çıplak göğüslü fotoğraflarını yayınlama bahtiyarlığına erişmiş bir editör olarak bunu gayet iyi hatırlıyorum.
Hatta ve hatta o fotoğraflar dünya basınında yayınlandığında Yunan mizah dergilerinde yapılan “Papandreu, Kama Sutra’ya yeni bir pozisyon daha ekledi: Bir ayağı çukurda pozisyonu” yorumları da hala aklımda.
Hürriyet, o tarihlerde Papandreu’ya “uluslararası maskara” adını takmıştı.
Liani’nin “üstsüz” fotoğraflarındaki genel görüntünün, hiçbir şekilde, Kanada’nın eski Başbakanı Trudeau’nun eşi Margaret’inkiler kadar estetik olmadığını da söylemeliyim.
Ama, son ortaya çıkan skandal fotoğraflar (iki gündür Posta’da izliyor olmalısınız) konunun estetik kaygılar dışında da ciddi olarak tartışılması gerektiğini düşündürüyor bana.
İki nedenle: Birincisi her fırsatta Türkiye ile geçimsizlik çıkarmak için didinen bir komşunun yönetimine hakim olan siyasi zihniyet açısından.. Diğeri ise benzeri bir tartışmanın Türkiye açısından da yapılabiliyor olmasından…
Burada hemen belirtmeliyim ki, Türkiye açısından tartışacağımız konu, Özer Bey’in üstsüz denize girmesi değil!
Ya da “meslektaşı” Dimitra Liani gibi bazı hanım arkadaşlarıyla kayalıklar üzerinde sohbet koyultması da değil.
Konunun bizi ilgilendiren tarafı Liani’nin de Özer Bey’in de, ülkelerinin yönetimine Başbakan’Ia evlilikleri nedeniyle karışabiliyor olmaları…
Yunanistan’da iki gündür meydana gelen olaylar bu komşumuzun her ne kadar aksini iddia ederse etsin, demokratik geleneklerden pek de öyle nasibini almış bir ülke olmadığını ortaya koyuyor.
İki gündür Atina’da sürdürülen gazeteci avını hayretle takip ediyorum.
İzleyebildiğim kadanyla Liani fotoğrafı yalanlamıyor. Bir hanım arkadaşı ile kayalıklar üzerinde çırılçıplak denize girmiş olmasını ve bazı el peşrevlerini açıkça inkar etmiyor.
Ancak Yunan hükümetinin bazı işgüzar bakanlarının fotomontaj iddiaları var. (Sizin anlayacağınız Esat Kıratlıoğlu’lar yalnızca Türkiye’de yaşamıyorlar.)
Yalanlanmayan bir fotoğrafı bastıkları için neden bazı Yunanlı gazetecilerin polis takibatına uğradıklarını ise bizim kısıtlı demokrasimizde bile anlamanın imkanı yok!
Dimitra Liani’nin açıklamaları her kendini bilen insanın söyleyebileceği olgunluktaki şeyler. Liani fotoğrafları siyasi bir komplo olarak niteliyor ve yayınlanmasını “ahlaksızca bulduğunu” söylüyor.
Özel hayatın dokunulmazlıkları konusunda söylediklerine ben de katılıyorum. Sonuç olarak bu, sadece Liani’yi, kocasını ve fotoğraftaki diğer hanımı ilgilendirebilecek kadar “intim” bir konu.
Ama bir tek şartla! Liani’nin de aynı “özel yaşam” sınırları içinde kalması koşuluyla..
Bu şu demek: Eğer Liani, Başbakan eşi olduğu, onunla aynı yatağa girdiği için, kendisinde seçmenler tarafından verilmemiş bir yetki görebiliyor ve onu kullanmakta da tereddüt göstermiyorsa, onun “özel yaşamının sınırları” artık biraz genişlemiş olacaktır.
Kamuoyu Başbakan’ı hangi gözle ve dikkatle izliyorsa, onu da aynı göz ve dikkatle izlemek hakkına sahiptir.
Bu nedenle Liani Hanım’ın, fotoğraflarının yayınlanmasına ancak estetik itirazları olabilir ki, o irilikteki göğüsleri ilginç ve estetik bulacak insanlar da mutlaka çıkacağından Başbakan’ın eşinin söylediklerinin pek bir değeri kalmaz.
Tanrıya şükürler olsun ki bizim Başbakanımızın eşinin bu taraklarda bezi yok. Mazbut bir ev erkeği olarak eşinin gözünün önünde ve skandallardan uzak bir hayat yaşıyor.
Arada bir yurt dışında gazetecilerle bar kaçamağı yapmış da olsa bunu sonra utanıp eşine itiraf ettiğinden, sabıka sicilinde bu tür şeyler yazılı değil.
Ancak Özer Bey’in de tıpkı Liani gibi “devlet işlerine” meraklı olduğu da bir gerçek. Başbakan’ın onu bir süredir eve kapatması geçmişi unutturmasın.
Bu vesileyle Özer Bey’e bir öneride bulunmak istiyorum.
Madem ki siyasete ve devlet yönetmeye bu kadar meraklısınız, eşinize hep beraber rica edelim, sizi Türkiye milletvekilliği listesinde ikinci sıraya koysun, seçilip Meclis’e öyle gelin.
Bunun hem daha demokratik hem de daha ahlaki bir görevlendirme olacağına inanıyorum.