Bir başkadır benim memleketim
Türkiye’de yaşamanın ne kadar eğlenceli bir iş olduğuna ilişkin son zamanlarda bir hayli not birikti elimde. Bugün sizlerle bazılarını paylaşmak istiyorum. Eminim, sizlerde de en az benim yazacaklarım kadar ilginç notlar vardır. Bana gönderirseniz, bir gün de onları yayınlarım.
Olaylardan bir tanesi bugünkü Posta’nın birinci sayfasında yer alıyor.
Milliyet yazarı Yalçın Doğan’ın belirttiğine göre, Kardak Krizi sırasında adacıklardan bir tanesine asker çıkarma kararı veriliyor.
Başbakan Çiller, bu kararı Cumhurbaşkanına çıkarmanın sonuçlanmasından sonra söylemek eğiliminde görülüyor. Nedeni sorulunca da şu cevap alınıyor: “Ben Kuzey Irak operasyonu sırasında İran’a da girecektim, Cumhurbaşkanı engel oldu. Buna da engel olmasın.”
Cumhurbaşkanı Anayasamıza göre ordunun başkomutanı. Ama Başbakan, ondan, belki de Yunanistan-Türkiye savaşını çıkarabilecek bir askeri harekatı saklamak ihtiyacını hissediyor.
Komik değil mi?
Daha ilginci ise aynı gün sabah saatlerinde meydana geliyor.
Başbakan çıkarma emrini verip, “rahatsız etmeyin” diyerek sabaha karşı uykuya dalıyor.
Sabah saatlerinde Yunanistan’ın kendi askerlerini geri çektiği öğrenilince, Genel Kurmay Başkanı ne yapacağını sormak için Başbakan’ı arıyor.
Görevliler Başbakan’ı uykusundan uyandıramayacaklarını söylüyorlar. (O sırada Kardak Fatihi Tansu Paşa, ne tür bir rüya görüyordu dersiniz?)
Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş çıkması sözkonusuyken, ülkenin Başbakanının “beni uyandırmayın” deyip odasına kapanması, ancak Ace Ventura türü komedi filmlerinde rastlanabilecek bir şaka gibi.
Allahtan o saatlerde Deniz Baykal daha uyumamış. Çekilme emrini Baykal veriyor ve kriz Türkiye’nin de askerlerini çekmesiyle birlikte sona eriyor.
Oh my god!
Arkadaşlarımın söylediklerine göre eski bir şarkıymış, ama ben klibini ilk kez dün seyrettim.
İbrahim Tatlıses, Mahsuni’nin “Domdom kurşunu” isimli türküsüne klip yapmış.
Klipte bir bilardo oyuncusunu canlandırıyor. Ünlü mankenlerden Emel Yıldırım da klibin esas kızını oynuyor.
Bu arada ne iş yaptıklarını bilmediğimiz, beyaz giysilere bürünmüş 8-10 kadar genç kız da arada bir görünüp kayboluyorlar.
Klip, bütün benzerlerindeki saçmalıklarla sürüp gidiyor. Yapmacık ifadeler, göz süzmeler, mahzun bakışlar filan…
Derken şarkı bitiyor. İbo kızı güzelce öpüyor.
Az önce ortalarda dolaşan beyaz elbiseli melekler korosundan bir çığlık: Oh my god! Ve klip bitiyor.
Evet şaka yapmıyorum. Klip aynen böyle bitiyor: Oh my god!
İbo, Emel Yıldırım, beyaz elbiseli melekler ve “oh my god!”…
Keko’nun Oxford görmüşü işte böyle oluyor.
Samsun Supersonics!
Bizim Fanatik Gazetesinin basketbol yazarı İsmet Badem, Murat Murathanoğlu ile birlikte Show Radyo’da cuma akşamları çok başarılı bir “talk show” yapıyor.
Konu elbette basketbol. İzleyiciler de telefonla programa katılıp Badem ve Murathanoğlu’na sorular soruyorlar.
Türkiye’de yayınlanan bir basketbol programında esas konunun Türk basketbolu, Fener, Galatasaray, Efes filan olmasını bekleyenler için şok işte bu telefonlardan sonra geliyor.
Önceki haftalardan birisinde Samsun’dan arayan Semih isimli bir dinleyiciye hangi takımı tuttuğunu sordular. Cevap: Seattle Supersonics!
Semih bey, telaffuzunda biraz zorlansa da bu takımı tutuyor ve oyuncularının isimlerini, kimin neresinden sakat olduğunu, onun yerine hangi takımdan kim alınırsa Supersonics’in daha ileriye gideceğini gayet iyi biliyor.
Türkiye’de basketbol dergileri birkaç bin zor satıyor. Salonlar bazı maçlar dışında asla dolmuyor. Ama Samsunlu Semih Bey ve onun gibi daha binlerce kişi Amerikan profesyonel basketbol ligi NBA takımlarından birisini, tıpkı benim Fenerbahçe’yi tuttuğum gibi tutabiliyor.
“Türk gotiği” denen şey işte bu olmalı.