Cebinizdeki paraya dikkat edin!
Sizlere bugün basın dünyasında son günlerde en çok konuşulan bir konuyu aktaracağım. Konumuz promosyon tabii. Çünkü, gazeteciler artık başka bir şey konuşmuyorlar. Varsa yoksa Hürriyet’in tenceresi, Sabah’ın tabağı, Milliyet’in çatalı…
Tirajların da maşallahı var. Hepsi, promosyon öncesi döneme göre tam iki katı satıyorlar.
Hepsinin yöneticilerinde bir hava, bir hava… “Bir tabak çaktım, 100 bin tiraj aldım” diye övüneni de var, “en hızlı makas kullanan bizim okuyucumuzdur” diye gerineni de..
Hatta bir gazetenin, genel yayın müdürü olarak yetiştirmek üzere züccaciyeci çırağı aradığı bile söyleniyor, ama ben buna inanmıyorum.
Zaten konumuz da bu değil.
Okuyucuyu kandırmak
Anlatmak istediğim şey, promosyonlarla yüzbinlerce saf okuyucunun nasıl kandırıldığı.
Gazete ismi vermiyorum. Çünkü, bunu yaparsam beni gazeteler arasında savaş çıkartmakla, kıskançlıkla suçlayacaklarını biliyorum. Ama siz biraz düşünürseniz, bu gazetelerin hangisi olduğunu kolayca bulabilirsiniz.
Olay şöyle gelişiyor. Bir gün bir gazetenin sahibi her gün düşen tirajına bakıp, çıkış yolları arıyor. Hatta o kadar ümitsiz ki, gazeteyi kapatmayı bile düşündüğü oluyor.
Derken aklına dahiyane bir fikir geliyor. Herkesin alıp evine koymak isteyeceği bir malı kuponla verirsem, gazetemi kurtarırım diye düşünüyor. Adamlarını çağırıyor. Yemek yerken malı buluyorlar. (Ne bulduklarını da siz tahmin edin. Artık bu müzik seti mi olur, televizyon mu, yoksa çamaşır makinesi mi bilemem…)
Hemen bir hesap yapılıyor. “Gazete 25 bin lira. Dağıtımdan geriye 21 bin lira alırız. Kağıt masrafı, maaşlar, reklam filmleri derken elimize gazete başına 10 bin lira kalır. Bir milyon satsak günde on milyar, ayda 300 milyar, yılda 3,5 trilyon kazanırız.”
Kadehler bu karı kutlamak için sevinçle havaya kalkar. Muhasebecilerden biri itiraz eder. “Peki mal için ne ödeyeceğiz?”
Şişkin hesap
Hemen dünyanın dört bir yanına adamlar salınır. Söz konusu malın en adisi 120 dolara zor bulunur. Üstelik üretim de istenilen miktarı karşılamaya yetmeyecek kadar azdır.
Yine hesap makinesinin başına oturulur. Malın bir tanesi Türk parasıyla 4 milyon liraya yakın tutmaktadır. Bir milyon adet dağıtılırsa gereken para 5 trilyondur. Zarar kabaca yılda 1,5 trilyonu bulur..
“Bre aman” der, gazetenin patronu. “Biz bu işe kar edelim diye giriyoruz…”
Çözüm hemen bulunur. Kuponun sonuna yaklaşırken gazetenin tirajı azaltılacak, böylece çok az kişinin kupon keserek malı alması sağlanacaktır. Gazete bulamadıkları için elinde eksik kuponlarla kalanlar ise bir yıldır verdikleri paranın üzerine temiz bir soğuk su içeceklerdir.
Yapanın yanına kar
Nasıl olsa Türkiye’de her şey yapanın yanına kar kalmaktır.
Buna en iyi örnek ise bir süre önce Posta tarafından maskesi düşürülen bir gazetenin söz verdiği malların hiç birini daha önce vermediği halde yeniden promosyona girmesidir.
101 otomobil ve 5 bin bisiklet vereceğiz diye boş aç kazan biletleriyle milleti dolandıranlar, şimdi de herkese müzik seti diye ortaya çıkıyorlar.
Verdiklerin setin demodeliğine mi yanarsınız, “set” olmayıp sadece radyo-teyp olmasına mı, yoksa yakında gelecek okkalı zamla okuyucunun soyulacağına mı?
Şimdi kuponları ucuz fiyatla kestirdiklerine bakmayın. Yakında çok büyük bir zamla bütün bunları okuyucunun cebinden misliyle çıkartmaya hazırlanıyorlar, benden uyarması!
Bunları hepsinin tiraj diye gözü dönmüş… Cebinizdeki paralara dikkat edin sevgili okuyucular..