Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

CHP şirket olsa nasıl kurtulur?

Geçen hafta ilginç bir kitap okudum. Adı “Marlboro’nun kovboyu nasıl cinsiyet değiştirdi?” Kitabı yayınlayan Güncel yayınevi, kapağa adını yazmaya değer bulmamış ama, yazar Jack Mingo, Amerika’da iş idaresi ve büyük şirketler üzerine yazdığı mizahi yazılarla tanınıyor.

(Kapakta çevirenin bile ismi var da, kitabı yazanın neden ismi yok, gerçekten anlayamadım.)

Mingo, bu kitabında hayatımızın ta içine girmiş bir çok ürünün ve markanın doğuş hikayelerini anlatıyor.

Örneğin, Baskin ve Robins dondurmalarının simgesinin neden “31” rakamı olduğunu hep merak ederdim. Kitapta bu da anlatılıyor.

Meğerse bu, bir reklam sloganından doğmuş. 1953 yılında Carson Roberto Reklam Ajansı, Baskin & Robins için “31 çeşit tat” sloganını bulmuş. Yani ayın her günü için değişik tatta bir dondurma.

Bugün gerçi dondurmaların çeşidi dondurulmuş meyveli yoğurtlarla birlikte 500’ü geçmiş ama o eski slogan, markanın ayrılmaz bir parçası olmuş.

Basit, en iyidir

Yazar Jack Mingo, bu ve benzeri 26 değişik öykü anlatılıyor. Bunların içinde başlangıçta kadın sigarası olarak piyasaya sürülen Marlboro’nun nasıl “maço erkek” sigarasına dönüştüğünden tutun da, Kellog’s mısır gevreklerine kadar bir çok ilginç öykü var.

Hafta sonu tatiliniz için bu kitabı öneriyorum. Kitabı okuduğunuzda, büyük buluşların temelinde son derece basit ve sıradan gibi görünen fikirlerin yattığını görüyorsunuz.

CHP’ye yeni fikir gerek
Bugün hayatımızı kolaylaştıran bir çok markanın çok zor durumdaki şirketler tarafından bulunduğunu, ancak bu şirketlerin burunlarının dibindeki çözümü görmeleri için artık son noktaya kadar gelmiş olmaları gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Örneğin kağıt mendilin bulucusu Kleenex firması, bunları aslında makyaj temizlemede kullanılması için üretmişti. Ancak satışlar yok denecek kadar azdı.. Firma batma noktasına yaklaşırken, 1637 yılında bir İngiliz’in yazdığı gezi notlarını okuyan bir yönetici çözümü buldu. İngiliz seyyah, Japonların 17. yüzyıl başlarında, ceplerinde kağıt parçaları taşıdıklarını ve bunları mehdil olarak kullandıklarını yazıyordu. Reklam ajansı fikre hayat verdi. “Soğuklar bastırdığında, Kleenex’e hapşırın ve mikroplarla birlikte çöpe atın!”. Bu slogan büyük bir şirketi batmaktan kurtardığı gibi, bugün milyonlarca insanın da hayatını kolaylaştırıyor. Bütün bir gece boyunca batma noktasına geldikleri anda buldukları yaratıcı fikirlerle kurtulan şirketlerin hikayelerini okuyunca da aklıma ister istemez CHP geldi.

9 Eylül günü CHP bitmek tükenmek bilmeyen kurultaylarından birini daha topluyor.

9 Eylül tarihinin seçilmesinin “İzmir’in kurtuluşu”, “Kuvayı milliye ruhu” gibi şeylerle ilgisi var mı, bilmiyorum. Belki de Kurultay’ın bu tarihe denk gelmesi sadece bir tesadüf. Bugün CHP’yi oluşturan yönetici kadrolara şöyle bir baktığımızda durumun gerçekten de vahim olduğunu görmemek mümkün değil.

Çok değil iki sene öncesinin “umut adamı” Murat Karayalçın bugün seçilmekten kendisi bile ümidini kestiği için olsa gerek, “Başkanlar Kurulu” gibi bir hayalin peşine düşmüş. Deniz Baykal, yıllardır beklediği sevgilisine andropoza girdikten sonra kavuşan “geçkin delikanlı” gibi. Heyecanından, bitmiş- tükenmiş bir harekete genel başkan olmak üzere olduğunu bile göremiyor.

Büyük bir ihtimalle seçildikten sonra da, CHP tarihine, milletvekili seçilemeyn ilk genel başkan olarak geçecek!

Her zaman yeni bir şeyler yaratabilme potaniyeline sahip olduğu sanılan sol hareket, CHP içinde bırakın bir yenilik getirmeyi, bir aday bulma gücüne bile sahip değil. Ne ortaya doğru dürüst yeni bir program koyabilen var, ne de bunun gerekliliğinin farkında olan. Tartışılan tek şey kimin adamının parti meclisine gireceği, kimin bakan olacağı, Tansu Hanım’ın yalnız bırakılıp bırakılmayacağı.

CHP hızla tükeniyor
Çalışan kitlelerin, memurun, işçinin, küçük esnafın, emeklinin, gençlerin, aydınların partisi olması gereken CHP, “müteahhit partisi” kimliğini üzerinden sıyırıp atamıyor. CHP’nin delegeleri ve üyeleri, eğer yarın tarih sahnesinden silinip gidecek bir partinin gelegeleri ve üyeleri olarak anılmak istemiyorlarsa, vakit geçirmeden tartıştıkları konunun eksenini değiştirmelidirler.

CHP, Türk halkına söyleyecek yeni bir şeyler bulamadığı sürece yok olup gitmeye mahkumdur.

Deniz Baykal’ın mı başkan olacağı, yine İnönü’nün kapılarına mı koşulacağının bu süreç içinde zerre kadar da değeri yoktur.

CHP, eğer özel bir şirket olsaydı batmamak için yapması gereken neyse, bir parti olarak yapması gereken de odur: Yeni fikirler bulmak! Bu hükümetin devamından da önemlidir, hangi klik reisinin genel başkan olacağından da!

Kurultay’ın 9 Eylül’e denk gelmiş olması belki de tesadüf değildir!