POSTA

Çiller günahının bedelini ödüyor

Türkiye günlerdir kamu kesimi işçilerinin greviyle felç. Limanlar çalışmadığı için ithalat ve ihracatta ciddi tıkanıklıklar var. Şeker fabrikalarındaki grevin ucu köylüye kadar dokunuyor.

Grevin ekonominin bütününde yarattığı tahribatın ağır faturasını yakında işçisi, köylüsü, memuru, patronu hep birlikte ödeyeceğiz.

Aslında bütün bu olanların baş sorumlusu Tansu Çiller.

Başbakan olarak işçilerle pazarlığı bu kadar uzatmamalıydı.

“Anlaşamazsam, grevleri erteler kurtulurum” yaklaşımının çözüm olmayacağını bilmeliydi.

Yüzbinlerce işçiyi grev aşamasına gelene kadar oyalamanın başarılı bir taktik olmadığı da böylece ortaya çıktı.

Bir de üstüne gelen hükümet krizinin, işçi sendikalarını politik olarak da güçlü kılması eklenince, Başbakan’ın politikası çöktü.

Şimdi televizyonlarda çıkıp ağlaması, işçiyi halka şikayet etmesi bu gerçeği değiştirmiyor.

Başbakanın sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Şu anda grevdeki 350 bin işçinin yaklaşık 250 bini özelleştirme kapsamındaki devlet işletmelerinde çalışıyorlar.

Yani Çiller ve DYP-CHP koalisyonu, geçen dört yılı boşa harcamayıp, özelleştirmeyi başarabilmiş alsalardı, bugünkü grevin boyutları çok daha küçük olacaktı.

Ekonomi grevin yıkıcı etkilerine çok daha az maruz kalacaktı.

Hatta, bizzat o işçiler şu andaki gibi grev yapmalarına gerek kalmadan çok daha iyi ücretlerle özelleştirilmiş ve verimli hale getirilmiş fabrikalarında çalışıyor olacaklardı.

Çiller ve hükümeti, o zaman sırtüstü yatıp, özelleştirmeyi ihmal etme günahlarının bedelini şimdi bu kadar ağır ve siyasi sonuçlar da doğurabilecek grevlerle ödüyor.

Ancak görünen o ki hala bu hatalardan ders alınmış değil. Yeni hükümetin güven oyunun, grevlerin bitirilmesine ve işçiye adil bir ücret verilmesine bağlanmış olması, Başbakanı daha da telaşlandırmış.

O nedenle hata üzerine hata yapmaya da devam ediyor.

Dün sabahtan itibaren hükümetin, grevci işçiler ile ilgili olarak izlediği yöntem, hükümetin “işçiyi kamuoyunda mahkum etme” manevrası olarak görünüyor. ‘

Ben de zamanında toplu sözleşme pazarlıklarında bulundum.

Yapılan şey adı üzerinde “pazarlık”tır.

Pazarlıkta taraflar birbirlerine güvenmezlerse, bundan bir sonuç alınamaz.

Pazarlığın taraflarından biri, yani hükümet, kime ne vereceğini sabahtan basın toplantısıyla açıklar, ondan sonra toplu sözleşme masasına oturursa, bunun adı pazarlık olmaz.

Olsa olsa sendikacıyı köşeye sıkıştırma taktiği olur. Ki bunun da uzlaşma isteğiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

Sendikacılar da tıpkı siyasiler gibi kendilerine oy veren, onları seçen insanlara karşı sorumludurlar.

Hele Türk-İş gibi bir kaç ay sonra kongresi olan bir işçi kuruluşunda, sendika yöneticilerinin tabanın isteklerini gözardı etmelerine imkan yoktur.

Onlar, tam tersine kahramanlık yapmak ve işçi nezdindeki prestijlerini arttırmak isterler.

Türk-İş’in uzlaşma girişimlerine uzak durmasının temel nedeni işte budur.

Yoksa, bugüne kadar Türk-İş bundan çok daha kötü koşullarda toplu sözleşmeler imzalamıştır, bunu da aynı rahatlıkla imzalayabilir.

Türkiye enflasyonun yüzde 100’leri aştığı bir ülke haline geldi.

Bunun tek sorumlusu da şu anda Başbakanlık koltuğunda oturuyor.

Eğer, Türk-İş’in istediği gerçekleşirse, enflasyon daha da azdırılacak. İşçiye verilen para, işçinin cebinden enflasyon marifetiyle geri alınacak.

Bu arada örgütlü olmadıkları için işçiler kadar şanslı olmayan memurlar, küçük esnaf ve köylüler de daha ağır bir yükü omuzlamak zorunda kalacaklar.

Sakallı Celal’in çok sevdiğim bir sözü var. Türkiye’yi doğuya giden bir gemide, batıya doğru yürümeye çalışan bir insana benzetiyor.

Türkiye bu son olayla bir kez daha dünyanın tersine gitmeyi başardı.

Tüm dünyada grevle hak elde etme peşindeki sendikacı tipi ve ücret sendikacılığı yok olmaya yüz tutmuşken, Türkiye, bütün bunları yeniden canlandıran bir ülke oldu.

Bunun en büyük günahı da özelleştirmeyi bir türlü başaramayan verimliliğin artışıyla ücretlerin de artacağını işçiye gösteremeyen siyasilere ve Başbakan Çiller’e ait.

Çiller şimdi bu günahının bedelini ödüyor.. Ama tüm ülkeyi de yanında sürükleyerek!