Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Daha kaç kriz gerekecek?

Bugün yapılacak güvenoylaması ile birlikte hükümet krizinde bir aşama daha geride kalıyor. Eski hükümetin bitişini, Baykal’ın Genel Başkan seçildiği CHP Kurultayından itibaren başlatacak olursanız bir aya yakın süredir Türkiye hükümetsiz yönetiliyor.

Çillerin kurduğu azınlık hükümeti bugün güvenoyu alamazsa daha epeyce uzun bir süreyi de hükümetsiz geçireceğiz gibi görünüyor.

DYP içindeki muhaliflerin sayıları konusundaki çelişen ifadeler ve destekçi olduğu açıklanan partilerin, örneğin DSP’nin net olmayan tavırları gibi nedenlerle, bugün hükümetin güvenoyu alıp alamayacağı hala meçhul.

Siyasi gelecekteki bu belirsizlik de, işi gücü senaryo üretmek ve bunu tartışmak olan siyasi çevreler için de bulunmaz bir fırsat oldu tabii.

Bunlardan bir tanesi de Tansu Çiller’in bugün güvenoyu almasa bile başbakanlığı bırakmayacağı yolundaki haberdi.

Geleceğini Çiller hükümetinin devamına bağlamış gibi bir yayın politikası izleyen Sabah gazetesindeki bu haberi okuyunca gözlerime inanamadım.

Doğrusunu isterseniz, Çiller’in bunu düşünebilecek kadar gözü dönmüş olabileceğine ihtimal de vermiyorum.

Bu herhalde son günlerde kraldan çok kralcı davranan Sabahçıların rüyası olmalı.

Bir defa, hükümet güvenoyu alamazsa, Cumhurbaşkanının, Başbakan’ın istifasını beklemek gibi bir zorunluluğu yok.

Güvenoyu alamamış Başbakan’dan görevi geri alabileceği gibi, bu tür bir prosedür izlemesine gerek dahi olmadan, bir başka milletvekilini yeni hükümeti kurmakla görevlendirmesi de mümkündür.

Yeni görevi alan kişinin hazırladığı listeyi onaylayıp, yeni hükümeti ataması da güvenoyu alamamış hükümetin işini bitirir. Eskiler tıpış tıpış giderler, yerlerine yeni atananlar gelir.

Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı 45 gün içinde hükümet kurulup güvenoyu alamadığı takdirde, Meclisi feshetme yetkisine sahip.

Bu durumda, Çiller hükümeti güvenoyu alamazsa, arkasından kurulması beklenen geniş tabanlı hükümetin 20 gün içinde güvenoyu alması gerekiyor.

Ancak, meclis içindeki durum geniş tabanlı hükümetin de zannedildiği kadar kolay kurulamayacağını gösteriyor.

Küçük partilerin bakanlık pazarlıkları, Refah’ın geniş koalisyona katılıp katılmayacağı, Çiller’in başında olduğu DYP’nin geniş tabanlı bir koalisyona nasıl bakacağı gibi bir çok değjşken var.

Öte yandan, 45 gün sonra Meclis’i feshedip, Cumhurbaşkanının ülkeyi seçime götürmesi de bir çok büyük sorunu kendi içinde taşıyan bir çözüm.

Bu durumda, Meclis feshedilmiş olacağı için yeni seçim kanunu yapılmadan eskisiyle seçime gidilmesi gerekecek.

Eski kanunla seçime gidilmesi ihtimali Refah dışında herkes için korkulu bir rüya gibi. Özellikle de DSP, MHP ve artık küçük partiler arasında adı sayılan CHP gibi partiler için…

Şu anda yürürlükteki seçim kanununun büyük partilere avantaj sağlayan yönleri DYP, ANAP ve Refah dışında kimseye yaramıyor.

Bu durum, küçük partilerin seçim kanunu değişmeden seçime gidilmesi olasılığını ortadan kaldıracak bir tavır takınmaları sonucunu doğurabilir.

Bunun yolu da şu anda Çiller hükümetine güvenoyu vermek ve seçim kanununu pazarlık konusu yapmaktan geçiyor, bunu gözlerden kaçırmamak gerek.

Öte yandan, feshedilen Meclis’in üyelerine sağladığı imkanlar da ortadan kalkıyor.

Bir kere Başbakan’ın artık parlamentodan çıkma zorunluluğu olmayacak. İkincisi yasalarla başları dertte olan milletvekillerinin dokunulmazlıkları bitecek.

İlyas Bey gibi çapkın ve Şadi Bey gibi kadın dövme meraklısı milletvekillerinin yanında bir sürü milletvekili de yargıcın karşısındaki yerlerini alacaklar.

Öte yandan Meclis içinden gözlem yapanlara göre milletvekillerimizin büyük bir çoğunluğu aralık ayı civarında yapılacak bir erken seçime de pek hoş gözle bakmıyorlar.

Oysa, Çiller Hükümetinin güvenoyu alamaması, herşeyden önce bu sonucu doğuracak.

Meclis feshedilerek de olsa, geniş tabanlı hükümetle de olsa Aralık’ta seçim kaçınılmaz olacak.

Milletvekili koltuğunun ve onun sağladığı hakların cazibesi Çiller’in kullanabileceği bir silah olarak elinde duruyor.

Ancak şu anda Türkiye’de yaşanan bir tek gerçek var. Bugün öyle de olsa, böyle de olsa Türkiye çok önemli bir ayını hükümet krizi ile yedi, bitirdi.

Bakalım, Türkiye’yi batırmak için daha kaç kriz ve hangi ayak oyunları gerekecek?