Rüzgara karşı geliyor olsam da söylemeden edemeyeceğim. Erken seçimin, Türk siyasetinde, kendisinden beklenen rahatlamayı gerçekleştireceğine inanmıyorum.
Ayrıca bu seçimden Refah Partisi dışında bir partinin karlı çıkabileceğini de hiç sanmıyorum.
Bir yazının sonunda söylenebilecek bir yargıyı en başında seslendirmem belki biraz şaşırtıcı gelebilir.
Ama ben, parti liderlerinin iddialarının aksine bu seçimlerden “düzen içi” bir galibin çıkacağına inanmıyorum.
DYP’nin de, ANAP’ın da, DSP’nin de, CHP’nin de tek başlarına iktidar olmalarına yetecek bir çoğunluğa ulaşamayacaklarını tahmin ediyorum.
Türkiye’nin bugünkü gibi yine asgari müştereklerde anlaşan koalisyonlar aracılığıyla yönetileceğini düşünüyorum.
Hal böyleyken parti liderlerinin erken seçimden medet ummalarına da bir anlam veremiyorum.
Dün ANKA Ajansının geçtiği bir haberde CHP’nin yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasından söz ediliyordu.
Türkiye ölçeğinde ve İstanbul-Ankara-İzmir’de olmak üzere yapılan iki ayrı araştırmanın sonuçlarına göre CHP yüzde 18 oyla birinci, DYP yüzde 16 oyla ikinci, Refah da yüzde 14 oyla üçüncü görünüyorlarmış.
CHP’nin esas rakibi DSP ise yüzde 11 oyu zor alacakmış!
Bu araştırmaya CHP yöneticilerinin nasıl olup da inandıklarını anlamak çok güç.
Tüm Türkiye CHP’nin prestij ve oy yitirdiğinde hem fikirken, Deniz Baykal’ın estirdiği varsayılan rüzgarın etkileri henüz hissedilmezken bu tür bir sonuca inanmak için her halde CHP’ye yönetici olmak gerek.
Bu bana, mezarlıktan geçerken ıslık çalarak korkularını yenmeye çalışan insanların durumunu çağrıştırıyor.
Kayıpla sonuçlanması muhtemel bir seçimin korkusu ancak böyle yeniliyor olabilir!
CHP’nin durumu böyle de diğerlerininki farklı mı?
Etrafına bakmayı biraz bilen birisi durumun hiç de farklı olmadığını hemen görebilir.
Ne DYP, ne de ANAP bu seçimden tek başlarına iktidara yetecek bir sonuçla çıkamayacak.
Birbirleri hakkında söyledikleri inanılmaz ağırlıktaki sözlerden sonra tekrar biraraya gelip, yeni meclisin ilk koalisyon hükümetini kurabilirler mi? İşte orası biraz meçhul.
Birbirlerine son derece yakın oranda oy alacaklarından, kimin daha büyük parti olduğunu ancak seçim çevrelerindeki nüfus/milletvekili sayısı dengesizlikleri belirleyecek.
Ama DYP ve ANAP’ın seçimi galibiyetle bitirmiş olmaları, ancak birbirlerini geçebilmiş olmalarıyla ölçülecek.
Yoksa tek başlarına çoğunluk hükümeti kurabilecek sayıyı sağlamalarıyla değil! Çünkü iki parti de bu çoğunluğu sağlayabilecek güçte değil.
Baldızım, yazılarıma Temel fıkrası koyduğum zaman bana kızıyor, ama tam yeri geldi, anlatmadan geçemeyeceğim.
Temel ile İdris, Afrika’ya safariye gitmişler. Elde tüfek ormanda gezerlerken karşılarına aç olduğu ilk bakışta belli olan azman bir leopar çıkmış. Leoparı karşısında gören Temel, tüfeği attığı gibi koşarak kaçmaya başlamış. İdris arkasından seslenmiş: “Leopardan hızlı koşabileceğini mi zannediyorsun?” Temel koşmaya devam ederken bağırmış: “Senden hızlı koşayım, bu bana yeter!”
DYP-ANAP ve CHP-DSP ikilisinin erken seçim karşısındaki durumlarını işte bu fıkra çok iyi anlatıyor.
Partilerin derdi kendi alanlarındaki rakiplerini geçebilmek. Yoksa, tek başlarına çoğunluk sağlayamayacaklarını onlar da çok iyi biliyorlar.
Peki seçimin galibi kim olacak?
En başta da söylediğim gibi bu seçimde Refah’tan başka bir galip çıkabileceğini pek sanmıyorum.
Bir arkadaşım anlattı. İstanbul BahçelievIer’de Refah Partisi’nin yerel örgütü inanılmaz bir kitle çalışması başlatmış.
Diyelim ki bir hastanız var. Refahlılar gelip hastanızı hastaneye götürüyor, siz evde yokken evinizi temizliyor, yemeklerinizi hazırlıyor, okuldan dönen çocuklarınıza bakıyorlarmış. Akşam eve döndüğünüzde sizden istenen ise sadece “bir hayır duası” ve “vermek istersen seçimde bir oy”muş.
“Miş”li geçmiş zamanda anlatmamın iki nedeni var.
Birincisi, bu olayı bir arkadaşımdan dinledim, kendim şahit olmadım. İkincisi, bu öykü mümkün olamayacak kadar mükemmel bir kitle çalışması örneği.
12 Eylül öncesinde bizim solcuların “”kitle çalışması” deyip, yalnızca gecekondu yapmakla eş tuttukları türden bir faaliyet bu.
Eğer doğruysa ve yalnızca Bahçelievler ile sınırlı değilse, ilk seçimde müthiş bir oy patlamasına dönüşebilecek bir çalışma.
Refah’ın oylarının artacağını sadece bu tür “fantastik” olaylara bakarak söylemiyorum.
“Düzen partileri’nin hiçbirinin halkın sorunlarına sağlıklı bir çözüm getirememiş olmaları söylemi farklı olan Refah’ı öne geçirebilir.
Bu gerçek merkez sağ ve merkez soldaki dört partinin seçmenlerinin davranışlarını şu anda kestiremeyeceğimiz ölçüde etkileyebilir.
Refah korkusuyla kullanılacak oylar, daha güçlü olduğu varsayılacak olan partiye yönelip, diğer partiyi oysuz bırakabilir.
Neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
