Hannover'de hakimler var!
Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti Adalet Bakanı Heidi Alm-Merk, PKK sempatizanı görüşleriyle tanınıyor. Milliyet Gazetesi bir haberinde Alm-Merk’in “PKK ağzıyla konuştuğu”nu yazmış.
Bunun üzerine de Alman Adalet Bakanı, kendisine hakaret edildiğini ileri sürerek, Milliyet aleyhine bir dava açmış.
Hannover’de açıklanan mahkeme kararına göre Alman Adalet Bakanı’nın davası kabul edilmemiş.
Karar hem basın özgürlüğünün sınırları açısından hem de hukuk devleti-kanun devleti tartışmaları açısından çok büyük önem taşıyor.
Bakan haysiyetinin önemi
Hakim, davayı reddediş gerekçesini “bir bakanın şeref ve haysiyetinin, fikirlerin serbestçe açıklanmasından daha önemli olamayacağı ” şeklinde açıkladı.
Kararda “Söz konusu haber, bir düşüncenin açıklanmasıdır. Düşünce özgürlüğü de Anayasa’nın temel ilkelerinden biridir. Yapılan bu eleştirinin haklı mı haksız mı olduğunun araştırılmasına gerek yoktur. Halkın bilgilendirilmesi amacıyla yapılıyorsa, bu düşünce özgürlüğüne bir katkıdır” deniliyor.
İşte basın özgürlüğünün sınırlarının ne olması gerektiğini gösteren ölçü bu: Halkın herşeyden haberdar olması!
Bizim neden bu kadar çırpınmamıza rağmen bir türlü Avrupalı kabul edilmediğimizin en iyi göstergelerinden birisi de bu.
Bir Adalet Bakanı’nın açacağı böyle bir davayı reddetme cesaretini gösterebilecek kaç hakim var Türkiye’de?
Doğru olanı bilmek yetmez
Cevabınız “hakimlerin tümü böyle bir kararı korkmadan verebilirler”se Türkiye gerçekten özgür ve demokratik bir hukuk devleti demektir. Bir tek hakim bile siyasi bir baskıdan korktuğu için böyle bir karar veremiyorsa da ne demokrasiden ne de özgürlükten söz etmeye, hele hele Avrupalı olmaya hiç hakkınız yok demektir.
20 yıllık gazetecilik hayatımda sık sık hakimlerin karşısına çıkmak zorunda kaldım.
Türkiye’de de basın özgürlüğünün her şeyin üstünde olduğuna inanan çok sayıda hakim ve savcı olduğunu yaşayarak öğrendim.
Ama savcılardan ve hakimlerden şu sözleri işitmeye de çok alıştım: Biz de biliyoruz doğru olmadığını, ama ne yapalım ki kanun böyle!
Hukuktan yana olmak
Hannover’deki hakim de elbette “kanunun ne dediğini” biliyordu. Almanya’da da kişisel hakaret tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ciddi bir basın suçu.
Ama oradaki hakim “kanunun dediği ile”, “hukukun dediğinin” çeliştiği anlarda tercihini hukuktan yana kullanabilmişti.
İnanıyorum ki bir gün bizim ülkemizde de böyle olacak!