Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Sürprizler ülkesi Türkiye

Türkiye’de yaşadığımız için çok şanslıyız. Her geçen gün yeni bir şey öğreniyor, her yeni günde bambaşka şeylerle karşılaşıyoruz.

Almanya, İngiltere gibi ülkelerde yaşasaydık, ne kadar sıkılacağımızı bir düşünün hele.

Zavallıların hayatlarında hiçbir sürprize yer yok!

Trenler zamanında kalkıyor, trafik tıkanması gereken yer ve zamanda tıkanıyor, yaz tatilinde nereye, ne zaman gideceklerini bugünden biliyorlar, aldıkları elektrikli eşyaların prize takılır takılmaz çalışacağından eminler vs.

Beklenmedik olaylarla karşılaşma olasılıkları o kadar düşük ki, psikologlar anlaşamayan çiftlere bile “ilaç niyetine” birbirlerine sürprizler yapmaları gerektiğini öğütlüyorlar:

Oysa bizde öyle mi?

Hayatımız her gün yeni bir sürprizle karşılaşmakla geçiyor.

Örnek mi istiyorsunuz, buyrun size iyi bir örnek:

Fethullah Gülen geçtiğimiz pazar günü Ankara’ya gidiyor. Zaman Gazetesinin başyazarı Fehmi Koru’nun aracılığıyla, bazı gazetecilerle bir çay sohbeti düzenliyor.

O sohbette söylediği önemli bir şey var: Orduda muhtıra hazırlığı içinde olanlar var! Bu haber, sohbet toplantısına katılan gazetecilerin çalıştığı gazetelerde pazartesi günü yayınlandı.

Salı günü de tüm gazeteler bu habere yönelik tepkilere sayfalarında yer verdiler.

Hatırlayacaksınız, Posta da dünkü birinci sayfasının manşetinde Fethullah Gülen’in sözünü ettiği muhtıracının Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi olduğu yolundaki doğrulanamayan iddialara yer vermişti.

Şimdi sizlerin bu yazıyı okurken, “bunun neresi sürpriz kardeşim” dediğinizi duyar gibiyim.
Türkiye’de birilerinin darbe hazırlıyor olmaları, ya da muhtıra yazarlığına soyunmalarının bir sürpriz olmadığının ben de farkındayım.

Ben, dikkatlerinizi, Fethullah Hoca’nın açıklamalarına yönelen tepkilere çekmek istiyorum.

Dünkü Posta ve Milliyet gazetelerinde yayınlanan arkadaşımız Evren Değer’in haberi satır aralarında ilginç mesajlar taşıyor.

Değer’in haberine göre, Genel Kurmay’dan bir yetkili şöyle demiş: “Bu iddia, hükümetin güvenoylamasında sıkıntıya düşmesini önlemek için ortaya atıldı.”

Yani ordumuza göre Çiller güvenoyu alamayacağını görünce, Fethullah Hoca’nın düğmesine bastı, o da ortaya böyle bir iddia atarak güvenoyu vermeyeceklere aba altından sopa gösterdi!

Peki Türk Silahlı Kuvvetleri bu güvenoylamasında bir taraf mı ki Hoca’nın açıklaması böyle yalanlanıyor?

“Hayır kardeşim, muhtıra filan yok. Bunlar yalan” demekle neden yetinilmiyor?

Yoksa, her an darbe geleceğinin konuşulması, yazılıp-çizilmesi birilerinin işine mi geliyor?

İkinci sürprizin sahibi Deniz Baykal.

Baykal bugüne kadar askeri darbelerden en çok etkilenmiş politikacılardan biri, Zincirbozan’da çile dolduran siyasetçiler arasında o da vardı.

Ama gelin görün ki, böyle bir şey ortaya atıldığında herkesten önce ayağa kalkması gereken Deniz Baykal da olayı “Çillerin bir komplosu” olarak gördü.

Onun da çıkıp “Kimse heveslenmesin. Bizim olduğumuz yerde artık darbe marbe olmaz. Karşısında bizi bulur” demesi gerekmez miydi?

Yalnızca onun mu? Bütün siyasilerin ve bu arada Başbakan Çiller’in de bu söylentinin karşısına çıkıp “Güvenoyu bundan etkilenmez. Kimsenin haddi değil muhtıra vermek” demelerini beklerdim.

Ama beklentilerimin hiç biri olmadı.

Tam tersine ortaya şöyle bir tablo çıktı.
1- Ordu, satır aralarında da olsa darbe hazırlayabileceğini, muhtıra verebileceğini kabul ediyor. Bu nedenle iddiaları doğrudan doğruya yalanlamak yerine, bunun şimdi ortaya çıkmasını “hükümete verilecek güvenoyu”na bağlamayı tercih ediyor.

2- Tüm siyasilerimiz için ordumuzun bir muhtıra hazırlığı yapması “veri” olarak kabul ediliyor. Görünen o ki asıl sorun, bunun ortaya çıkmasından çok zamanlaması. Yani Meclis’teki güvenoylamasının önüne denk gelmesi.

Şimdi size sormak istiyorum, sevgili okuyucular.

Böylesi bir tartışmaya dünyanın hangi medeni ve demokratik ülkesinde rastlayabilirsiniz? Örneğin İngiltere’de böyle bir şey olabilir mi?

Söyleyin bakalım, siz de böylesi sürprizlerle dolu olduğu için Türkiye’de yaşamaktan hoşnut değil misiniz?