Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kriz bekleyen akbabalar

Temel’in karısının hamile olduğunu öğrenen patronu . “kız olursa on milyon, erkek olursa yarım milyon lira ikramiye vereceğim sana” demiş. Temel sevinmiş, teşekkür etmiş, “eğer düşecek olursa bir şans daha verir misiniz?” diye sormuş.

Koalisyonun dağılıp, başbakanın istifasının ardından, Demirel’in Tansu Çiller’e bir şans daha verip vermeyeceği dün akşam geç saatlere kadar en büyük merak konusuydu.

Dün gece saat sekiz civarında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, DYP Genel başkanı Tansu Çiller’i 51. Hükümeti kurmakla görevlendirince bu tartışmalar da sona erdi.

Türkiye 72 yıldır cumhuriyet ile yönetiliyor. 49 yıldır da arada kesintilere de uğrasa çok partili bir demokrasimiz var.

Bu kadar süre Türkiye demokrasisinin de kendi geleneklerini oluşturmasını sağladı.

Bu geleneklerden bir tanesi de hükümeti kurma görevinin herkesten önce her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde en çok üyeye sahip olan partinin genel başkanına verilmesi.

Bugüne kadar bu görevin verilmesinde hiç bir aksama olmadı.

Beklenen önceki gün Köşk’e çıkıp istifasını veren Çiller’in aynı zamanda yeni hükümeti kurma görevini de alıp aşağıya inmesiydi.

Ancak bu her nedense olmadı.

Cumhurbaşkanı, hükümetsizliği krize dönüştürme eğilimindeki bazı çevrelerin ekmeklerine yağ sürercesine bu görevi gerçek sahibine hemen vermedi.

O yüzden Türkiye içte ve dışta bir çok sorunla boğuşurken 24 saat süren bir “krizin” içine itildi.

Aradan 24 saat geçtikten sonra bile olsa, Cumhurbaşkanı’nın demokratik gelenekleri hatırlayıp Tansu Çiller’e yeni hükümeti kurma görevini vermesiyle de bu suni kriz yok olup gitti.

Ancak, kriz bekleyen akbabalar kolay pes etmeyecekler.

Tansu Çiller’in bir an Önce hükümeti kurup, Türkiye’nin çözüm bekleyen acil sorunlarına el atmasını önlemeye çalışacaklar.

Kuzey Irak’ta olup bitenler, Hazar Denizi Petrollerindeki hisselerimiz, Kıbrıs’taki gerginlik, Apo’nun yeni manevraları hiç birinin umurunda değil.

Ne binlerce kamu işçisinin tıkanan sözleşmeleri kalplerini yumuşatabilir, ne de Gümrük Birliği sürecinde yapmamız gereken demokratikleşme reformları…

Onlar ancak kendi siyasi çıkarlarını düşünürler.

Ve bu yüzden de yeni bir krizin yaratılması için ellerinden geleni ardlarına koymazlar.

Bunların başında şimdiki Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk geliyor..

Zamanında kaçırdığı DYP Genel Başkanlığının aşkıyla şimdi fırsat kolluyor.

Çıkıp erkekçe “benim gözüm sandalyede” diyemediği için de kendisine “hayali” misyonlar yüklüyor.

Arkasına taktığı bir avuç siyasi müflis ile birlikte, bütün ara rejim özlemlilerinin plağını çalıyor.
Beklentisi Çillerin hükümeti kuramayıp, kendisine “aman Hüsam abi” diye koşulması.

O zaman makosenlerini ayağına çekip Türkiye’yi kurtarmaya soyunacak.

Onun için bu olaydan bir siyasi krizin çıkmasını dört gözle bekliyor. Hatta, serpilip büyümesi için gerekli bir gıda gibi görüyor.

Temel’i maça götürmüşler, seyretmiş seyretmiş ve “Bu ortadaki kara gömlekli adamdan hiç hoşlanmadım” demiş ve eklemiş: “Maçın başından beri bir oraya bir buraya koşup duruyor, daha ayağına bir kere bile top değmedi!”

Hüsamettin Bey de aynen öyle işte. Bir oraya bir buraya koşuyor, ama ayağına top bir türlü gelmiyor.

Ellerini oğuşturarak kriz bekleyenlerden bir tanesi Mesut Yılmaz.

Kucağına havadan düşen erken seçimin verdiği heyecanla o da hükümetin kuruluşunun gecikmesinden ve siyasi krizin büyümesinden yana.

Daha şimdiden hiçbir şekilde uzlaşmayacağının belirtilerini veriyor. O kadar heyecanlı ki numara bile yapamıyor.

Ne de olsa onun hayat tecrübesi Hüsamettin Bey’inkinden daha az.

Üç yıldan sonra koalisyon bozan Baykal’ın durumuna yorum getirmeye ise hiç gerek yok. Onun durumunu çok iyi anlatan bir fıkra biliyorum.

Size onu anlatayım.

Temel boşanmak için mahkemeye başvurmuş. “Karım üç yıllık evliliğimiz boyunca eline ne geçtiyse başıma fırlattı” demiş. Hakim kızmış. “Üç yıldır aklın neredeydi be adam!” Temel boynunu bükmüş. “Ama daha yeni yeni isabet ettirmeye başladı hakim bey!” demiş.