Meydan boş değil
Zafer Mutlu, dün Sabah’ta yayınlanan yazısında “Gazeteci iftira eder mi?” diye sorup cevabını da kendisi veriyor: “Etmez, etmemeli, etmemesi gerekir…”
Doğrusunu isterseniz bunları Zafer Mutlu’nun kaleminden okuyunca insanın gülmemek için kendini tutması bir hayli zor oluyor.
Bütün varlığını yalan-dolan üzerine kurmuş, “çamur at, izi kalsın” anlayışını kendisine yaşam felsefesi yapmış birinin, üstelik de Sabah gazetesinde bunları yazması çok ilginç. Reklam almak için reklam verenleri tehdit eden, işi şantaja kadar vardıran, okuyucusunu sıksık kandıran bu gazetenin maskesini Posta düşürmeye kararlı.
İki yıl önce Nokta dergisine verdiği bir demecinde göğsünü gere gere; “Biz insanlarla istediğimiz gibi oynarız. Bizim işimiz para kazanmak. Bunun için istediğimizle oynarız” diyebilen Zafer Mutlu’nun, şimdi ortaya “mağrur gazeteci” pozuyla çıkması çok komik.
Türk basın tarihinin son on yılı Sabah’tan kaynaklanan rezaletlerin yol açtığı kara lekelerle dolu.
Havuzunda güneşlenirken güneş çarpmasından hafızasını yitirdiği anlaşılan Zafer Mutlu’nun unutmuş göründüğü bazı şeyleri kendisine hatırlatmakta yarar görüyorum.
Promosyon rezaletleri
Sabah ilk skandalı patronunun yıllarca kullandığı bir Jaguar’ı okuyucusuna kurayla vererek yarattı. Bundan çok zevk almış olmalılar ki, okuyucularına günlerce kupon kestirerek verdikleri bir başka armağan da, bizzat Zafer Mutlu’nun kullandığı ve Antalya’da tatile giderken Afyon yakınlarında takla attığı için elden çıkartmaya karar verdiği bir Mitsubishi jip olmuştu.
Promosyon sahtekarları bununla kalmadı. Sabah’ın, 18 ayar altın kolye diye anons ettiği hediyeler teneke çıktı.
Söz vermişlerdi
Yaptıkları işin rezilliği diğer gazeteler tarafından ortaya konulunca çark ettiler. Gazetelerin birinci sayfasında “Söz veriyoruz” diye ortaya çıkıp, akıllarınca beyaz sayfa açtılar. O güne kadar yaptıkları rezillikleri artık tekrarlamayacaklarına dair verdikleri sözü çabuk unuttular.
Çünkü işin tadını almışlardı bir kere. Promosyon rezilliklerine bunun için bir iştahla devam ettiler. 12 ayda vereceklerini ilan ettikleri Grolier Ansiklopedileri’ni 18 ayda verdiler. Televizyon reklamlarında kuşe kağıda basılmış gösterdikleri ansiklopedileri saman kağıdına basıp dağıttılar.
Sabah’ın bu üç kağıtlarını yavruları olan Takvim, Gün gibi gazeteler de tekrarladı. Takvim 101 otomobil vereceğim dedi, 7 otomobil verdi. 5 bin bisiklet vereceğim dedi, 1700 küsurunu dağıttı. Günlerce reklam yapıp boş biletlerle milleti uyuttular.
Şimdi de pazarda tanesi 20 bin liraya satılan ucuz cam tabakları okuyucularına 20 kupona (sadece altı tanesini verecekler. Gerisini vermeyecekler.) kakalamaya çalışıyorlar. Çatalla vurulduğunda kırılan bu cam tabakları da dünyanın en önemli malıymış gibi göstermeye çalışıyorlar.
Korkuları Posta
Sabah’ın promosyon sahtekarlılarına tekrar girmesinin en önemli nedeni Posta’nın yepyeni bir gazetecilik anlayışıyla ortaya çıkmasıydı. Posta’nın atak, dinamik ve dürüst gazeteciliğinden en çok Sabahçılar korktu. Posta’yı boğmak için yaptıkları planları bugüne kadar boşa çıkardık. Bundan sonra da meydanı onlara bırakmayacağız.
Posta dürüstlüğü ve güvenilirliğinden aldığı güçle, bu şeytanların maskelerini birer birer indirmeye devam edecek.
Sıkı durun sahtekarlar, Posta geliyor!