Refah Partisi'ne neden karşıyım?
Türkiye tarihinin en ilginç seçimlerinden birisine topu topu bir ay kaldı.
Eğer siyasi partilerimiz son anda bir manevra ile bu işten caymazlarsa bir ay sonra hepimiz sandık başında olacağız.
Bu seçimi ilginç kılan özelliklerin başında siyasal islamın ilk kez bu kadar güçlü olarak genel seçimlere giriyor olması geliyor.
Milli Nizam Partisi’nden, Milli Selamet Partisi’ne ondan da Refah Partisi’ne uzanan süreç içinde islamiyeti siyasi hareketlerinin tam ortasına koyan görüş büyük bir ihtimalle bu seçimin galiplerinden biri olacak.
“Galiplerinden biri olacak” derken bir Türkçe hatası yapmıyorum. Bu seçimde mağlup olanların da galip gelenlerin de sayılarının birden çok olacağını düşündüğüm için böyle söylüyorum.
Bugüne kadar yazdığım günlük yazılan izleyen okuyucularım benim Refah Partisi’ne pek sıcak bakmadığımı bilirler.
Zaman zaman bu köşede belirttiğim görüşleri beğenmeyen Refah’lı okuyucularım da beni bu yüzden eleştiriyorlar.
Bu nedenle artık Refah Partisi’ne neden karşı olduğumu daha derli toplu, tek bir yazıda açıklamayı düşündüm.
Hemen belirtmeliyim ki, benim RP’ye olan karşıtlığımın temeli klasik Atatürkçü yaklaşımlara dayanmıyor. Atatürk’ü ve devrimlerini elbette savunuyorum. Ancak, Refaha olan karşıtlığımın nedeni 12 Eylülcüler gibi “bağnaz” Atatürkçü tezler içermiyor.
Ben Refah Partisi iktidara gelirse Türkiye’de herşeyin altüst olacağına, laikliğin sona ereceğine, kadınların çarşafa bürüneceğine, Türkiye’nin Suudi Arabistan’a çevrileceğine de inanmıyorum.
Bu yüzden Refaha karşıtlığımın sebebi bunlar da değil.
MSP’nin iktidar ortağı olarak cumhuriyet hükümetlerinde bulunduğu yıllarda çiçeği burnunda bir gazeteciydim.
Parlamentoda MSP’li ahbaplarım, bakanlıklarda MSP’li haber kaynaklarım vardı.
Bu seçimde de ulaşabileceği en yüksek yer bir koalisyonun ortağı olmakla sınırlı olan Refah Partisi’nin cumhuriyet hükümetlerinde yer almasının MSP’ninkinden daha farklı bir tablo yaratmayacağını da biliyorum.
Öte yandan Refah Partisi’ne “aşırı dinci” olduğu için de karşı çıkıyor değilim.
Refah’a olan karşıtlığımın temeli RP’nin Türk toplumuna genel yaklaşımında yatıyor.
Refah’ın temsil ettiği “islamcı-arapçı” zihniyet, Türkiye’yi “bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar” şeklinde ikiye bölüyor.
Bunu açıkça söylemeyi politik olarak doğru bulmadıkları için son derece yapay bir “inananlar-inanmayanlar” ayrımına başvuruyorlar.
Türkiye için esas tehlikenin de işte bu noktada yattığına inanıyorum.
Refah tarafından bilinçli olarak körüklenen bu ikiliğin, Türk toplumunu ileride telafi edilmesi güç bir şekilde, birbirine düşman iki kutup haline getireceğini düşünüyorum.
Bu kutuplaşmayla, iki uçta da radikal görüşlerin güçleneceğini, toplumda aslında sayılan son derece sınırlı olan bu radikallerin, topluma egemen olacağını biliyorum.
İki uçtaki radikallerin birbirlerine ve toplumun tümüne karşı nasıl acımasız olabileceklerini İran’da, Cezayir’de gördük, yaşadık.
Hissettiklerim, nüfusunun büyük bölümünün tutucu olduğunu bildiğim bir ülkede islamcı akımların güçlenmesinden duyduğum kaygı değil.
Kanaatim o ki, bugün alttan alta sürüp giden Refahçı-Fethullahçı çekişmesinin altında da bu yatıyor.
Refah, kendisi dışında da islamcı görüşleri ifade edebilen, ancak buna karşın toplumda başka hayat biçimlerinin varlığına tahammül edebilecekmiş gibi görünen eğilimleri kabullenemiyor.
Çünkü bu tür akımlar, hem Refah’ın elindeki “inananlar-inanmayanlar” ayırımını anlamsız kılıyorlar hem de “islamcı-arapçı” çizgisine karşı daha ulusalcı ve hoşgörülü bir tablo çiziyorlar.
Refah’a karşı görüşlerimin, bu partinin son yıllarda vitrinine koyduğu bazı kişilerden de etkilendiğini ayrıca belirtmem gerek.
“Siyasi terbiyesizliği” kendilerine ilke edinmiş bu kişiler kim olduklarını iyi biliyorlar. Sizler de onları televizyonlardaki hallerinden, konuşma üsluplarından hemen tanıyabilirsiniz.
Bu kadronun son yıllarda Refah içinde biraz daha öne çıkarılmış olmasının sebebi de, Refah yönetiminin “ayrımcı” yaklaşımlarından ileri geliyor.
Bu söylediklerim bir çoğunuza şaşırtıcı gelebilir. Ama işte gerçek düşüncelerim bunlar. Bir daha söyleyeyim, Refah’a karşı olmamın temel nedeni, Türkiye’yi ve Türk insanını ikiye bölmeye yönelik politikalarıdır.