Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Refah Partisi'ne neden karşıyım?

Türkiye tarihinin en ilginç seçimlerinden birisine topu topu bir ay kaldı.

Eğer siya­si partilerimiz son anda bir manevra ile bu işten caymazlarsa bir ay sonra hepimiz sandık başında olacağız.

Bu seçimi ilginç kılan özelliklerin başında siyasal islamın ilk kez bu ka­dar güçlü olarak genel seçimlere giri­yor olması geliyor.

Milli Nizam Partisi’nden, Milli Se­lamet Partisi’ne ondan da Refah Par­tisi’ne uzanan süreç içinde islamiyeti siyasi hareketlerinin tam ortasına ko­yan görüş büyük bir ihtimalle bu seçi­min galiplerinden biri olacak.

“Galiplerinden biri olacak” derken bir Türkçe hatası yapmıyorum. Bu seçimde mağlup olanların da galip gelenlerin de sayılarının birden çok olacağını düşündüğüm için böyle söy­lüyorum.

Bugüne kadar yazdığım günlük ya­zılan izleyen okuyucularım benim Re­fah Partisi’ne pek sıcak bakmadığımı bilirler.

Zaman zaman bu köşede belirtti­ğim görüşleri beğenmeyen Refah’lı okuyucularım da beni bu yüzden eleştiriyorlar.

Bu nedenle artık Refah Partisi’ne neden karşı olduğumu daha derli toplu, tek bir yazıda açıklamayı düşündüm.

Hemen belirtmeliyim ki, benim RP’ye olan karşıtlığımın temeli klasik Atatürkçü yaklaşımlara dayanmıyor. Atatürk’ü ve devrimlerini elbette savunuyorum. Ancak, Refaha olan karşıtlığımın nedeni 12 Eylülcüler gibi “bağnaz” Atatürkçü tezler içer­miyor.

Ben Refah Partisi iktidara gelir­se Türkiye’de herşeyin altüst olacağına, laikliğin sona erece­ğine, kadınların çarşafa bürüneceği­ne, Türkiye’nin Suudi Arabistan’a çevrileceğine de inanmıyorum.
Bu yüzden Refaha karşıtlığımın sebebi bunlar da değil.

MSP’nin iktidar ortağı olarak cum­huriyet hükümetlerinde bulunduğu yıllarda çiçeği burnunda bir gazete­ciydim.

Parlamentoda MSP’li ahbaplarım, bakanlıklarda MSP’li haber kaynaklarım vardı.

Bu seçimde de ulaşabileceği en yüksek yer bir koalisyonun ortağı ol­makla sınırlı olan Refah Partisi’nin cumhuriyet hükümetlerinde yer al­masının MSP’ninkinden daha farklı bir tablo yaratmayacağını da biliyo­rum.

Öte yandan Refah Partisi’ne “aşırı dinci” olduğu için de karşı çıkıyor de­ğilim.

Refah’a olan karşıtlığımın temeli RP’nin Türk toplumuna genel yakla­şımında yatıyor.

Refah’ın temsil ettiği “islamcı-arapçı” zihniyet, Türkiye’yi “bizden olan­lar” ve “bizden olmayanlar” şeklinde ikiye bölüyor.

Bunu açıkça söylemeyi politik ola­rak doğru bulmadıkları için son dere­ce yapay bir “inananlar-inanmayanlar” ayrımına başvuruyorlar.

Türkiye için esas tehlikenin de işte bu noktada yattığına inanıyorum.

Refah tarafından bilinçli olarak körüklenen bu ikiliğin, Türk toplumunu ileride telafi edil­mesi güç bir şekilde, birbirine düş­man iki kutup haline getireceğini dü­şünüyorum.

Bu kutuplaşmayla, iki uçta da radi­kal görüşlerin güçleneceğini, toplum­da aslında sayılan son derece sınırlı olan bu radikallerin, topluma ege­men olacağını biliyorum.

İki uçtaki radikallerin birbirlerine ve toplumun tümüne karşı nasıl acı­masız olabileceklerini İran’da, Ceza­yir’de gördük, yaşadık.

Hissettiklerim, nüfusunun büyük bölümünün tutucu olduğunu bildiğim bir ülkede islamcı akımların güçlen­mesinden duyduğum kaygı değil.

Kanaatim o ki, bugün alttan alta sürüp giden Refahçı-Fethullahçı çe­kişmesinin altında da bu yatıyor.

Refah, kendisi dışında da islamcı görüşleri ifade edebilen, ancak buna karşın toplumda başka hayat biçimle­rinin varlığına tahammül edebilecekmiş gibi görünen eğilimleri kabulle­nemiyor.

Çünkü bu tür akımlar, hem Re­fah’ın elindeki “inananlar-inanmayanlar” ayırımını anlamsız kılıyorlar hem de “islamcı-arapçı” çizgisine karşı da­ha ulusalcı ve hoşgörülü bir tablo çi­ziyorlar.

Refah’a karşı görüşlerimin, bu par­tinin son yıllarda vitrinine koyduğu bazı kişilerden de etkilendiğini ayrıca belirtmem gerek.

“Siyasi terbiyesizliği” kendilerine il­ke edinmiş bu kişiler kim olduklarını iyi biliyorlar. Sizler de onları televiz­yonlardaki hallerinden, konuşma üs­luplarından hemen tanıyabilirsiniz.

Bu kadronun son yıllarda Refah içinde biraz daha öne çıkarılmış ol­masının sebebi de, Refah yönetimi­nin “ayrımcı” yaklaşımlarından ileri geliyor.

Bu söylediklerim bir çoğunuza şaşırtıcı gelebilir. Ama işte ger­çek düşüncelerim bunlar. Bir daha söyleyeyim, Refah’a karşı olmamın temel nedeni, Türkiye’yi ve Türk insanını ikiye bölmeye yönelik politikalarıdır.