Seçimde Kime oy vermeli? (Kararsızlar için rehber-1)
Siyasi partilerin kendileri için yaptırdıkları seçim anketleri, seçimlere bir ay gibi kısa bir süre kalmış olmasına rağmen, kime oy vereceğine karar vermemiş büyük bir kararsızlar kitlesinin varlığını koruduğunu gösteriyor.
Kararsızların oranı, en büyük siyasi partiye oy vereceğini söyleyenlerin oranından bile fazla.
Bunda belki de Türk halkının bir türlü seçim havasına girememiş olmasının rolü var.
Anayasa Mahkemesi’nin ne yapacağının hala belli olmaması, seçimlerin 24 Aralıkta yapılacağının bir türlü kesinleşmemesi hem siyasi partilerin hem de vatandaşın seçim havasına girmesini önlüyor.
Ayrıca, Seçim Kanunu ile sokaklara bayraklar asılması, gürültülü şarkılar çalınması gibi Türk seçim geleneğinin ayrılmaz parçası olan bazı etkinliklerin yasaklanmış olması da seçim tansiyonunun yükselmesini önleyerek vatandaşı kararsız bırakıyor.
Bu nedenle de kendisine belirli bir partiyi önceden peylememiş olan insanlar, seçimde kime oy vereceksin sorusuyla karşılaşınca şaşırıyorlar.
Bu yukarıda saydığım gerekçeler bir bakıma “siyaset dışı” gerekçeler. Bu yüzden de tek başlarına kararsızlar kitlesinin neden bu kadar büyük olduğunu açıklamaya yetmiyorlar.
Galiba işin aslı “oy verme saikleri” ile ilgili. İnsanlar seçimlerde oy verecekleri partileri seçerken bazı özellikler arıyorlar.
Aradıkları özellikler hangi partide yoğunlaşıyorsa da oraya yöneliyorlar.
Bunlardan bir tanesi partilerin, insanların hayatlarındaki sorunlarla ilgili olarak önerdikleri çözümler.
Bu kadar çok kararsızımız olduğuna göre, Türkler mevcut siyasi partilerin kendilerine önerdikleri çözümlere pek de itibar etmiyorlar.
Bugüne kadar bol keseden verilmiş sözlerin tutulmaması, iktidarda iken yaşatılan hayal kırıklıkları, düzeni değiştireceğini sandığınız partilerin düzene kısa sürede uyup, onun içinde kaybolmaları gibi nedenler insanlarımızın karar vermesini güçleştiren etkenlerin başında geliyor.
Kararsızlığın bir başka nedeni de geçen yerel seçimin “acı” hatıraları.
İnsanların büyük bir çoğunluğu, siyasi parti liderlerinin tam tersine, oyların bölünmesinin aslında Türk halkının çok küçük bir bölümünü temsil eden bir siyasetin belediyelerde iktidarı ele geçirmesine yol açtığının farkındalar.
Aynı durumun, 5 yıl süreyle görev yapacak milletvekillerinin seçimlerinde tekrarlanmasının ülkeye ve ülkenin geleceğine ne kadar zarar vereceğini de çok iyi biliyorlar.
Bu nedenle seçim gününe kadar beklemeyi ve oylarının “ziyan” olmayacağını garantiye almayı düşünüyorlar.
Ben bugün hala kararını vermemiş okuyucularıma, kararlarını nasıl verebileceklerine ilişkin ipuçları vermeye çalışacağım.
Hemen belirtmeliyim ki ben de onlar gibi kararsızım.
Bu yazıları yazarken (seçimlere kadar sanıyorum bir-iki kere daha bu konuya döneceğiz) ben de onlarla birlikte kime oy vereceğimi bulmaya çalışacağım.
Yöntem olarak “eleme” sistemini seçiyorum. Bu nedenle de sizlere de bir kağıda, seçime girecek tüm partilerin isimlerini yanyana (tıpkı seçim pusulalarındaki gibi) yazmanızı öneriyorum.
İlk işiniz, kırmızı bir kalem alıp, kesinlikle oy vermeyi düşünmediğiniz parti ya da partilerin üstünü çizmek.
Böylece geriye “oy verebileceğiniz” partiler kalacak.
Benim listemde kalan partiler, alfabetik sırayla, şöyle: ANAP, CHP, DSP ve DYP.
Bu partilerin isimlerini ayrı bir kağıda yazın ve kağıdı ikiye bölün.
Üst kısımda kalan yere partilerin size göre olumlu yönlerini, alt tarafta kalan kısma da olumsuz yönlerini yazın.
Sizi etkilemek istemem ama benim kağıtlarımda, dört partinin de olumlu yönleri, olumsuz yönlerine göre daha az çıktı.
Eğer sizde böyle bir durum yoksa, en çok olumlu özellik bulduğunuz partiyi tercih edin ve gidip oyunuzu gönül rahatlığıyla o partiye verin.
Ancak ben ister istemez 21 Kasım’ı beklemeye karar verdim.
Çünkü o gün partilerin listeleri belli olacak. Ben oy kullanacağım Rumelihisarı’nın bağlı bulunduğu bölgede kimlerin aday gösterildiğine bakacağım.
Onların demokrasi ve insan hakları konusundaki düşüncelerini, dürüstlüklerini, önerdikleri ekonomik çözümleri, güneydoğuya bakışları ile ilgili görüşlerini tesbit edeceğim.
Bugüne kadar bir sağ partiye oy vermediğimi ve doğrusunu isterseniz yüreğimin buna izin verip vermeyeceğini bilemediğimi de sizlerden saklamama gerek yok.
Ama yazımın başında da belirttiğim gibi bu seçimlerin çok kendine özgü bir yönü, Refah faktörü var.
Galiba kararımı biraz da bu etkileyecek.
Ne dersiniz, kime oy vereceğimi araştırayım derken, kafalarınızı daha çok karıştırmadım, değil mi?