Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Seçimde Kime oy vermeli? (Kararsızlar için rehber-1)

Siyasi partilerin kendileri için yaptırdıkları seçim anketleri, seçimlere bir ay gibi kısa bir süre kalmış olmasına rağmen, kime oy vereceğine karar vermemiş büyük bir kararsızlar kitlesinin varlığını koruduğunu gösteriyor.

Kararsızların oranı, en büyük siyasi partiye oy vereceğini söyleyenlerin oranından bile fazla.

Bunda belki de Türk halkının bir türlü seçim havasına girememiş olma­sının rolü var.

Anayasa Mahkemesi’nin ne yapa­cağının hala belli olmaması, seçimle­rin 24 Aralıkta yapılacağının bir türlü kesinleşmemesi hem siyasi partilerin hem de vatandaşın seçim havasına girmesini önlüyor.

Ayrıca, Seçim Kanunu ile sokakla­ra bayraklar asılması, gürültülü şarkı­lar çalınması gibi Türk seçim gelene­ğinin ayrılmaz parçası olan bazı etkin­liklerin yasaklanmış olması da seçim tansiyonunun yükselmesini önleyerek vatandaşı kararsız bırakıyor.

Bu nedenle de kendisine belirli bir partiyi önceden peylememiş olan in­sanlar, seçimde kime oy vereceksin sorusuyla karşılaşınca şaşırıyorlar.

Bu yukarıda saydığım gerekçeler bir bakıma “siyaset dışı” gerekçeler. Bu yüzden de tek başlarına kararsızlar kitlesinin neden bu kadar büyük oldu­ğunu açıklamaya yetmiyorlar.

Galiba işin aslı “oy verme saikleri” ile ilgili. İnsanlar seçimlerde oy verecekleri partileri seçerken bazı özellikler arıyorlar.

Aradıkları özellikler hangi partide yoğunlaşıyorsa da oraya yöneliyorlar.

Bunlardan bir tanesi partilerin, in­sanların hayatlarındaki sorunlarla ilgili olarak önerdikleri çözümler.

Bu kadar çok kararsızımız olduğu­na göre, Türkler mevcut siyasi partile­rin kendilerine önerdikleri çözümlere pek de itibar etmiyorlar.

Bugüne kadar bol keseden veril­miş sözlerin tutulmaması, ikti­darda iken yaşatılan hayal kırıklıkları, düzeni değiştireceğini sandığınız partilerin düzene kısa sürede uyup, onun içinde kaybolmaları gibi nedenler insanlarımızın karar vermesini güçleşti­ren etkenlerin başında geliyor.

Kararsızlığın bir başka nedeni de geçen yerel seçimin “acı” hatıraları.

İnsanların büyük bir çoğunluğu, si­yasi parti liderlerinin tam tersine, oyların bölünmesinin aslında Türk halkının çok küçük bir bölümünü temsil eden bir siyasetin belediyelerde iktidarı ele geçirmesine yol açtığının farkındalar.

Aynı durumun, 5 yıl süreyle görev yapacak milletvekillerinin seçimlerin­de tekrarlanmasının ülkeye ve ülke­nin geleceğine ne kadar zarar vereceğini de çok iyi biliyorlar.

Bu nedenle seçim gününe kadar beklemeyi ve oylarının “ziyan” olma­yacağını garantiye almayı düşünüyor­lar.

Ben bugün hala kararını vermemiş okuyucularıma, kararlarını nasıl vere­bileceklerine ilişkin ipuçları vermeye çalışacağım.

Hemen belirtmeliyim ki ben de on­lar gibi kararsızım.

Bu yazıları yazarken (seçimlere ka­dar sanıyorum bir-iki kere daha bu konuya döneceğiz) ben de onlarla bir­likte kime oy vereceğimi bulmaya çalı­şacağım.

Yöntem olarak “eleme” sistemini seçiyorum. Bu nedenle de siz­lere de bir kağıda, seçime gire­cek tüm partilerin isimlerini yanyana (tıpkı seçim pusulalarındaki gibi) yaz­manızı öneriyorum.

İlk işiniz, kırmızı bir kalem alıp, ke­sinlikle oy vermeyi düşünmediğiniz parti ya da partilerin üstünü çizmek.

Böylece geriye “oy verebileceğiniz” partiler kalacak.

Benim listemde kalan partiler, alfa­betik sırayla, şöyle: ANAP, CHP, DSP ve DYP.

Bu partilerin isimlerini ayrı bir ka­ğıda yazın ve kağıdı ikiye bölün.

Üst kısımda kalan yere partilerin si­ze göre olumlu yönlerini, alt tarafta ka­lan kısma da olumsuz yönlerini yazın.

Sizi etkilemek istemem ama benim kağıtlarımda, dört partinin de olumlu yönleri, olumsuz yönlerine göre daha az çıktı.

Eğer sizde böyle bir durum yoksa, en çok olumlu özellik bulduğunuz par­tiyi tercih edin ve gidip oyunuzu gönül rahatlığıyla o partiye verin.

Ancak ben ister istemez 21 Kasım’ı beklemeye karar verdim.

Çünkü o gün partilerin listeleri belli olacak. Ben oy kullanacağım Rumelihisarı’nın bağlı bulunduğu bölgede kimle­rin aday gösterildiğine bakacağım.

Onların demokrasi ve insan hakları konusundaki düşünce­lerini, dürüstlüklerini, önerdik­leri ekonomik çözümleri, güneydoğu­ya bakışları ile ilgili görüşlerini tesbit edeceğim.

Bugüne kadar bir sağ partiye oy vermediğimi ve doğrusunu isterseniz yüreğimin buna izin verip vermeyece­ğini bilemediğimi de sizlerden sakla­mama gerek yok.

Ama yazımın başında da belirttiğim gibi bu seçimlerin çok kendine özgü bir yönü, Refah faktörü var.

Galiba kararımı biraz da bu etkile­yecek.

Ne dersiniz, kime oy vereceğimi araştırayım derken, kafalarınızı daha çok karıştırmadım, değil mi?