Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Taşanlar’ın yolu açık olsun…

İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar’ın terfi ettirilerek Bursa’ya vali tayin edildiğini gazetelerden okudunuz, televizyonlardan dinlediniz.

Taşanların bu hızlı yükselişi Türk kamu yönetiminin insan değerlendirme ve başarıyı ödüllendirme açısından “örnek gösterilecek” bir seviyeye ulaştığını gösteriyor.

Ancak, bu örneğin olumlu bir örnek olmadığını da hemen söylemeliyim.

Orhan Taşanlar, İstanbul Emniyet Müdürü olduktan sonra son derece başarısız bir tablo çizdi.

Özdemir Sabancı ve çalışma arkadaşlarını öldüren katillerin fotoğrafları, olayın üzerinden saatler geçmeden İstanbul polisinin eline geçmişti.

Türkiye’de ilk kez bir terör olayının failleri bu kadar açık ve tartışılmayacak kanıtlarla tespit edilmişti.

Katillerin bir süre sonra İstanbul’dan çıkıp gidecekleri biliniyordu. O nedenle polis elini çabuk tutmalı, şüpheli yerlere acil operasyonlar düzenlemeliydi.

Ancak Taşanlar yönetimindeki İstanbul polisi bunu başaramadı.

Katiller o gün bugündür ortada yoklar. Bir tesadüf onları ele verinceye kadar da büyük bir ihtimalle bir daha ortaya çıkmayacaklar.

Emniyetin faydasız çabası
İstanbul’daki Taşanlar fiyaskosu bununla kalmadı. Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, Taşanlar’ın Emniyet Müdürü olduğu İstanbul kentinin göbeğinde bir kısım polis tarafından dövülerek öldürüldü.

Emniyet’in olayları örtbas etme çabası, kamuoyunun baskısı sayesinde tutmadı.

Ancak bu sefer de “Taşanlar yönetimi topu taca atarak olayı unutturma çabası içinde.

Olayın üzerinden aylar geçti. Olay günü Metin Göktepe’nin öldürüldüğü yerde kimlerin görevli oldukları biliniyor, ama İstanbul polisi, kendi adını temize çıkaracak hareketi yapıp, katilleri ortaya çıkarmıyor. Tam tersine onlara kol-kanat geriyor, koruyor.

Başarısızlığın ödülü
Orhan Taşanlar, Emniyet Müdürlüğü sırasında bir polis ayaklanmasına da dönüşme istidadı gösteren isyanı bastırmakta da yetersiz kalmıştı. Göktepe soruşturması sırasında arkadaşlarına işkence yapıldığını iddia eden bir kısım polisin ayaklanmasını sineye çekmişti.

Evet, şimdi Orhan Taşanlar, bu başarısızlıklarının ödülünü Bursa Valisi yapılarak alıyor.

Siyasal’da okurken idare dersinde, yanlış hatırlamıyorsam “Parkinson Yasası” denilen bir kural öğrenmiştik. Kısaca, “insanların yeteneksizliklerinin en üst noktasına kadar terfi edebilmeleri” şeklinde özetlenebilecek bir kanun…

Biraz daha açayım isterseniz. Diyelim ki bir baş komiser çok başarılı bulunduğu için küçük ilçelerden birine emniyet amiri yapılıyor. Adamımız bu ilçede o kadar başarılı oluyor ki onu daha büyük bir ilçeye emniyet amiri yapıyorlar. Bu kamu görevlisi atandığı her görevde başarılı oldukça bir üst göreve getiriliyor, öyle ki şube müdürü, küçük bir vilayetin emniyet müdürü ve nihayet büyük bir vilayetin emniyet müdürlüğüne kadar terfi edebiliyor.

Terfi etmesini sağlayan şey -diğer siyasi tercihlerin söz konusu olmadığını varsayıyoruz- atandığı her görevde yeteneklerini göstermesi ve başarılı olmasıdır. Yeni görevine atanırken eskisinde başarılı olup olmadığı önem taşıdığı için de yeni görevi yürütebilecek ehliyette olup olmadığına pek dikkat edilmiyor.

Varsayılıyor ki, o görevleri hakkıyla yerine getirdiğine göre bir üst görevi de yapabilecek yetenektedir.

Örneğimizdeki görevlinin bir üst göreve terfi edemeyeceği nokta, atandığı yeni görevinde başarısız olması durumudur.

İşte bu yüzden Parkinson Yasası diyor ki, “insanlar, yeteneklerinin değil, yeteneksizliklerinin en üst noktasına kadar terfi edebilirler.”

Ağar-Erkan kliğine üyelik
Son tayin haberlerini okurken yine o Parkinson Yasası’nı hatırladım.

Öyle görünüyor ki, Ağar-Erkan kliğine üye olmak, meslekte başarı göstermekten daha önemli.

Orhan Taşanlar’ın, İstanbul’daki başarısızlığının her insanın hayatında olabilecek bir şanssızlık olduğunu düşünmek istiyorum. Umarım, Bursa’daki valiliği ile bunu gösterir bizleri utandırır.