Ya şundadır, ya bunda! (Kararsızlar için rehber-5)
Dün sabah Posta’nın haber toplantısında yazıişlerindeki arkadaşlarla seçim toto oynadık.
Bu iddianın ucunda hep birlikte yenilecek güzel bir akşam yemeği de olduğu için hepimiz bu totoyu biraz ciddiye aldık. Bu nedenle bizim totomuzda, okuyucu totosundan farklı olarak, partilerin alabileceği oy yüzdelerini de doğru tahmin etmek gerekiyor.
Bir köşe yazarının ne düşünüyorsa ve neyi doğru biliyorsa, onu hiç çekinmeden okuyucuları ile paylaşması gerektiğine inanıyorum.
Yazılarımı okuyan, görüşlerime değer veren okuyucularımdan bu fikrimi saklamanın dürüstlük olmayacağını düşünüyorum. Bu nedenle tahminimi sizlerle paylaşmak istedim.
Benim bir kağıda yazıp, altını da imzalayarak Rifat Ababay’a teslim ettiğim tahminim şöyle:
ANAP: Yüzde 22, Refah: Yüzde 21, DYP: Yüzde 19, DSP: Yüzde 14, CHP: Yüzde 11, MHP: Yüzde 6, Diğerleri: Yüzde 7.
Bu tahmini yaparken dayandığım temel varsayımlar ise şunlar:
Türkiye’de kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın kendisini “solcu” olarak tanımlayanların toplamının yüzde 25’ler civarında olduğunu tahmin ediyorum. Aynı şekilde merkez sağdaki partilerin toplam gücünün de yüzde 40’lar civarında gerçekleşebileceğini öngörüyorum.
Bakalım tahminlerim ne kadar doğru çıkacak? Seçimden sonra sonucu hep birlikte görürüz.
Sabah Grubu yayınlarından Aktüel, bu haftaki sayısında beş değişik seçim anketi yayınladı.
Aktüel’ciler bunu “bir yasağı tam göbeğinden delmek” olarak sunuyorlar. Bugün Posta’nın manşetinde de yer alan Aktüel’in bu haberi üzerine biraz düşünmek gerekiyor.
Aktüel’in yayınladığı beş ayrı anketin dört tanesinde Refah, bir tanesinde ise ANAP önde görünüyor.
Bu zaten bir süredir siyasi çevrelerde kulaktan kulağa aktarılan ve fısıltı gazetesi sayesinde de toplumun neredeyse her kesimine ulaşan bir bilginin tekrarı anlamına geliyor.
Ama anketlerin ortaya koyduğu bir diğer sonuç var ki, o gerçekten ilginç: DYP dördüncü parti.
İşin ilginç yanı Aktüel’e göre, Başbakan Çiller’in anketinden de benzer bir sonuç çıkması.
Demek ki Başbakan, televizyon açık oturumunda söylediği “ANAP barajı bile geçemeyecek” sözünü biraz desteksiz sarfetmiş.
Yalnız bu anketlerin tümünün televizyon açık oturumlarından önce yapıldığını ihmal etmemek de gerekiyor.
Öte yandan unutmamak gerekir ki her anketin güvenilirliği, o anketin kendi özel koşullarında aranmalı.
Anketi yapan kuruluşun ciddiyeti, tarafsızlığı, kullandığı örneklemin doğru seçilmiş olması gibi birçok etken, bir anketin doğruluğunu etkileyebilir.
Bu nedenle her anket gibi bu anketlere de biraz ihtiyatla yaklaşmanın yararlı olacağını düşünüyorum.
Ancak, anketlerin, onu yapan kuruluşların ticari itibarlarını da belirleyen bir yönü var. Bu durum o kuruluşun ticari ilişkilerini yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle her kuruluş kendi anketini olabildiğince titizlik göstererek hazırlamaya çalışıyor. Bunu da akılda tutmak gerek.
Bu köşede bir süredir kararsız vatandaşlar için (aralarında kendim de varım) rehber görevi yapacak yazılar yazıyorum.
Bu dizinin en başında da açıkladığım gibi benim görüşlerim Refah Partisi’ne karşı olmaktan kaynağını alıyor.
Refah Partisine karşı olmamın bir kaç sebebi var.
Birincisi, Refah’ın Türk halkını “inananlar-laikler” diye ikiye bölmesidir. Bu toplumda yaşayan insanların müslümanlığı öğrenmek ve müslümanlığın gereklerini yapmak konusunda Refahçılardan öğrenebileceği birşeyleri olmadığına inanıyorum.
Bunun için Refah’ın kendi “arapçı” çizgisine benzemeyen herkesi “müslüman değilmiş gibi” gösteren bir tavır içine girerek, toplumu ikiye bölmesini şiddetle eleştiriyorum.
İkicisi ise RP’nin hayalci ekonomik görüşlerinin Türkiye için bir felaketle sonuçlanacak bir macera olacağına inanıyorum. Bu nedenle de bu seçimlerde kendi şahsi hedefimi “Refah’ın kazanamaması” olarak alıyorum.
Belediye seçimlerinde yaşananlar, RP’nin, yüzde 20’lik bir oyla belediyeleri ele geçirebileceğini ortaya koydu. Aynı durumun bu seçimlerde yaşanmaması için, aslında siyasi olarak birbirine son derece yakın duran ANAP ve DYP ile, CHP ve DSP’nin birleşmeleri gerek. Bu partiler liderlerinin kişisel hırsları yüzünden birleşmeyi gerçekleştiremiyorlar.
O zaman görev seçmene düşüyor. Bu birleşme seçim sandığında seçmen tarafından gerçekleştirilecek.
Ben kararsızlara, kendilerine en yakın buldukları siyasi çizginin büyük partisini desteklemelerini, küçük olanını ise tasfiye etmelerini öneriyorum.
Bu aşamada yapılabilecek en doğru şeyin bu olduğuna inanıyorum.