RADİKAL

Amerikan filmi gibi memleket

 Geçen gün Cine 5’te bir film seyrediyordum. Sıradan bir polisiye.. Adını bile şimdi hatırlamıyorum. Size söz etmek istediğim şey bu filmdeki bir sahne ile ilgili.

Filmin kahramanları bir karavana dönüştürülmüş otobüsle otoyolda bir boks karşılaşmasına yetişmeye çalışıyorlar. Ama trafik tıkalı. Son çıkışı da geçtikleri için maçı kaçırmak üzereler.

Derken otobüsü kullanan adam ancak “Amerikan filmlerinde rastlanabilecek” bir “çılgınlık” yapıyor: Yan şeritteki diğer araçların önünü keserek arıza şeridine geçiyor. Arıza şeridine girdikten sonra geri vitese takıp, ilk çıkışa kadar otobüsü geri geri götürüyor. Otobüsteki diğer yolcular telaş içinde.
Arkadaşlarının ne yaptığını anlamakta son derece zorlanıyorlar. Onu bu “çılgınlıktan” vazgeçirmek için dil döküyor, bağırıp çağırıyorlar.

Ama şoför dinlemiyor ve geri geri giderek otoyoldan çıkıp, şehir trafiğine girmenin yollarını arıyor.

Amerika’da bir filme gerilim katmak için yapılan bu “çılgınlığın” benzerlerini her gün yaşayan istanbullular için ne kadar sıradan bir sahne değil mi?

İstanbul’da arıza şeridini bu tür amaçlar için kullanmayana artık enayi diyorlar. Trafikte korna çalarak bu tür girişimleri önlemeye çalışanlar ise dayak yemekten canlarını zor kurtarıyorlar.

Bugün gazetemizde okuyacağınız haberlerden biri de bana Ucuz Roman (Pulp Fiction) filmini hatırlattı. Şiddeti insan hayatının doğal bir parçasıymışçasına ele alan bu filmi çekenleri bile yerlerinden zıplatacak bir haber.

Gölcük’te bir lokantaya giden iki kafadar servisi beğenmeyince lokantanın sahibiyle tartışmaya girişmiş. Tartışma ilerleyince iki taraf silahlarına sarılmış. Sonuç 3 ölü, bir ağır yaralı.

Bir “manyakça şiddet” haberi de Ankara’dan var.

Ankara Esat’ta bir kamyonet şoförü karşıdan karşıya geçmek isteyen üç yayayı selektör yaparak uyarmış. Trafikte hepimizin, her gün düşünmeden yapıvereceği bir hareket. Türkiye’de araba kullananlar için “geçmeye kalkma, belki duramam, dikkat et” demenin bir yolu.

Üç arkadaş bu ışık yakma işine çok sinirlenmişler. Kendilerini yolun ortasına atıp kamyoneti zorla durdurmuşlar. Zavallı şoförü indirip iyice dövmüşler. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre bu da onları rahatlatmamış. Bıçaklarını çekip yerdeki adamı öldürüvermişler.

Bursa’da da bir genç kendisini “ayakkabılarımı giyme” diye uyaran babasını bıçakla öldürmüş. Bir başkası kendisine harçlık vermeyen babasının başını taşlat ezmiş.

Acaba diyorum, Türkiye’de Amerikan sineması ayarında bir sinemamızın olmamasının sebebi, bizlerin hayatlarının zaten “film” olması mı?

Tarantino, Abdullah Çatlı gibilerin kahraman ilan edildiği, sudan sebeplerle insanların bıçakla öldürülüverdiği bir ülkede, Türkiye’de yaşasaydı, Pulp Fiction’ı bir film olarak tasarlayıp, çekmeyi akıl edebilir miydi?