Aslı'nın ardından
Aslı Güven’i kaybettik. Dünkü Radikal’in birinci sayfasında Aslı’yı aramızdan alan trafik kazasının haberi vardı. 14. sayfanın manşetinde de Aslı’nın yazdığı son haber…
Mesleğe adımını Radikal’de atmış çok sayıdaki arkadaşımızdan biriydi Aslı. Radikal’e gerçek ruhunu ve dinamizmini veren genç kadronun bir bireyiydi.
İyi eğitilmiş, çalışkan, dürüst bir gazeteciydi. Bir melekti. Sessiz, sakin, sadece işini yapmayı düşünen bir melek…
Gazetelere her gün onlarca trafik kazası haberi geliyor. Bu haberlere o kadar alıştık ki çoğu zaman bunlar bize bir istatistikten başka bir şey ifade etmiyor. Topluca tek sütunluk bir haber oluyorlar:
“Yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen 14 ayrı trafik kazasında 4 kişi öldü, 52 kişi yaralandı…”
Türkiye’nin insan potansiyelini her yıl sanki bir savaşa girmişçesine ezip, yok eden bir dehşet tablosu… Ve gazetelerde tek sütunluk istatistikler…
Bu dehşet tablosunun kuru bir istatistikten çıkıp, gerçek bir dram olduğunun anlaşılması için ateşin ocağımıza düşmesi gerekiyor belli ki…
O zaman düşünüyor ve kendimizi suçluyoruz: Daha önce aklımız neredeydi? Binlerce insan ölür, onbinlercesi yaralanıp, sakat kalırken biz gazeteciler neredeydik? Elimizdeki muazzam gücü, bu kıyımın durdurulabilmesi için nasıl oldu da kullanamadık? Trafik sorununu, neden Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline getiremedik?
Aklımız başka yerlerdeydi de ondan mı? Ne kadar yazarsan yaz hiçbir şeyin değişmeyeceğine olan inancımız mıydı, kendimize güvenimizi kaybettiren..
Aslı’yı kaybettik… Artık aklımız başımıza gelse bile onu geri getirecek hiçbir güç yok.
İnce bir tebessümün çevrelediği güzel yüzünü bir daha hiç göremeyeceğiz.
Yazıişlerindeki ‘picture desk’e resim seçmeye bir daha hiç gelmeyecek… Onu orada görmeye ne kadar da alışmıştık…
Dün toplantı masasının üzerindeki fotoğraflarına bakarken hepimizin gözünü birbirinden kaçırması sadece ‘erkekler ağlamaz’ı oynamak mıydı, yoksa bugüne kadar trafik kazalarını önlemek adına hiçbir şey yapamamış olmanın utancı mı?
Şimdi arkasından ağlıyoruz. Mezarını çiçeklerle donatacağız, ruhu için dualar okuyacağız.. Bunlar bizi rahatlatacak, acıya katlanmamızı kolaylaştıracak… Zaman zaman narin hayali gelecek gözümüzün önüne.. Sonra?
Sonrası yok… Aslı artık yok…