Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Asmak ya da asmamak: Problem bu değil!

Bugün önemli bir olaya tanıklık edeceğiz. Abdullah Öcalan davası karara bağlanacak.
Mahkeme heyeti sanığa atılı bulunan suç ve buna karşı yapılan savunma ışığında kararını verecek. Böyle tahminlerde bulunmak çoğu zaman insanı yanıltabilir ama mahkeme heyetinin önünde bugün çok fazla seçenek var gibi görünmüyor. Karar büyük olasılıkla ‘idam’ olacak.

Verilecek kararın yaratacağı olumlu ya da olumsuz sonuçları düşünmek de bu yargılama sürecinde mahkemenin işi değil. Kararın uygulanması sonuç olarak TBMM’nin çıkaracağı bir kanunla mümkün olabilecek ve sorumluluk kaçınılmaz bir biçimde TBMM’nin olacak.
Yaptıklarından sorumluluk duyan bir politikacı tipi siyasi geleneğimizde yok olalı epeyce bir süre oldu. Onun için bu karar da günlük siyaset kaygılarından, hamasetten fazlasıyla etkilenecek.
Abdullah Öcalan’ı asmak ya da asmamak şeklinde ortaya konulan problem hangi şekilde çözülürse çözülsün bu Güneydoğu’da yaşamakta olduğumuz sorunların bitmesi anlamına gelmeyecek. Sorun Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğundan da, geleneksel devlet yaklaşımımızın benimsediğinden de daha ağır ve daha derin. Bir kişinin asılması ya da asılmaması bunu daha derinleştirmeyecek ya da çözüme götürmeyecek.
Güneydoğu’daki sorun devletimizin genellikle benimsediği gibi sadece işsizlik ve ekonomik şartların olumsuzluğu ile açıklanamaz. Dolayısıyla Güneydoğu’daki sorunumuzu çözmek için bölgeye yapılacak yatırımlara, açılacak ekonomik destek paketlerine de çok fazla bel bağlamamak gerek. Bölgenin azgelişmişliğinin sorunun büyümesindeki etkisini yadsıyor değilim ama barış ve huzurun sadece para ile satın alınabilecek bir şey olmadığına da inanıyorum.
Şu gerçeği artık herkes kabul ediyor: Ülkemizde kendisini ‘Kürt’ olarak tanımlayan milyonlarca insan var ve bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamaya da devam etmek istiyorlar. Bu gerçeği yok saymak, bunun gereklerini yerine getirmemek ciddi bir devlete değil, devekuşlarına yakışır bir politika olacak.
Dünyanın birçok gelişmiş yöresindeki etnik sorunların bizdeki kadar derinleşmemesinin altında yatan sebeplerin ne olduğunu da bir kez daha düşünmeliyiz. Sorun sadece ‘Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmaması’ ve Almanya, Yunanistan, İran, Suriye gibi ülkelerin gizli emelleri ile açıklanamaz.
Sorun özü itibariyle bir demokrasi sorunudur. Ve bu ‘öz’ yalnızca Türkiye’deki Kürtleri değil, hepimizi ilgilendiriyor. Demokratik kurallar içinde kendini ifade etme hakkının tüm topluma yaygınlaştırılması, demokrasi bilincinin geliştirilmesi toplumsal barışı sağlamanın (sadece Kürtler ile Türkler arasında değil, aynı zamanda laikler ile İslamcılar arasındaki barışı sağlamanın da) tek yolu gibi görünüyor.
Şeyh Sait asıldığında bunun o gün için sorunu çözebilecek bir adım olduğu zannedilmişti. Şimdi sırada Abdullah Öcalan var.. Sorunu gerçekten cesur ve devrimci bir yaklaşımla çözmediğimiz sürece yarın sıraya başkaları da girecek. Türkiye’ye, insanlarımıza yazık olacak. Sinekleri tek tek avlamak, bataklığı kurutmadığımız sürece bir işe yaramayacak.