Bugün 9 saatlik tarihi MGK toplantısının birinci haftası doluyor. Durumumuz, dere tepe düz gittikten sonra ancak bir arpa boyu yol alabildiğini gören masal kahramanlarından farklı değil.
Bir koca haftayı ‘imzalar – imzalamaz -şerh koyarak imzalar’ ve ‘muhtıra – muhtıra değil tavsiye’ tartışmalarıyla geçirdik.
Sorunları temeline inerek çözmek yerine erteleyerek zaman kazanmak ve kazanılan bu zaman içinde konuşmaları içi boş siyasi tartışmalara döndürmek ustası olan Erbakan birinci haftanın sonunda istediğini elde etmiş gibi görünüyor.
Bakanlar Kurulu gündemine öncelikle alınması gereken MGK kararları hâlâ ortada kendisine bir muhatap arıyor.
Erbakan ve ortağı Çiller, şimdi bir hedef şaşırtmacası yaparak MGK kararlarını Meclis’e getirmeye ve bir genel görüşme sonucunda kararların tek muhatabı olmaktan kurtulmaya çabalıyorlar.
Bu çabanın beyhude olduğunu, TBMM ile Güvenlik Kurulu’nu karşı karşıya getirme amacını taşıyan bu tehlikeli oyunun sonuç vermeyeceğini de önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Şurası çok açık: Anayasa, MGK kararlarının hükümete tavsiye niteliğinde olduğunu yazıyor. Bu açık hükme rağmen hem kararlara ‘tavsiye’den başka bir anlam yükleme çabaları hem de kararların muhatabı olarak hükümeti değil Meclis’i gösterme çabaları hayırlı sonuçlar doğurmayacak
Meclis Başkanı’nın dünkü 12 Mart hatırlatması çok anlamlı.
MGK kararlarının Meclis’te tartışılması şeklen de olsa mümkün değil.
Meclis’in görevi, hükümetin MGK’nın tavsiyelerine uyarak getireceği yasa tekliflerini ya da kararnameleri tartışmak, kabul ya da reddetmek.
MGK tavsiyelerine uygun yasaların ya da kararnamelerin hazırlanması ya da tavsiyelere ilişkin düzenlemelerin gereksiz görülmesi ise sadece ve sadece hükümetin sorumluluğunda.
Erbakan’ın dün toplanması gereken Bakanlar Kurulu’nu erteleyerek Çiller’e kendi partisinin içini düzenleme fırsatı tanımaya çalışması da kanımca yine boş bir taktikten ibaret.
Sistemin supabı olarak kabul edilen MGK toplantısının üzerinden geçen bir haftaya rağmen siyasi ortamda herhangi bir yumuşama da görünmüyor. Hatta kriz daha da derinleşme istidadı gösteriyor.
Refah Partisi yönetiminin, MGK kararlarından istifade ederek sırtındaki aşırı uçlardan kurtulmak basiretini gösteremeyeceği de bu arada anlaşıldı.
‘Annemin çarşafına el uzattırmam’ kabadayılığı Refah’ta hâlâ pirim yapıyor. Kimsenin çarşafına kimsenin el uzatmaya niyetli olmadığı görülmek istenmiyor, hatta kararlar kasten bu düzleme çekilmek isteniyor.
Aradan geçen bir haftadan sonra söylenebilecek tek şey şu: Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!