RADİKAL

Boğazlar bizimdir

Türkiye’de en başından itibaren bir siyasi şov ve propaganda vesilesi olarak görülen Azeri petrollerinin Akdeniz’e indirilmesi konusu, önümüzdeki yılların en ciddi çevre sorununu yaratmaya aday.

New York Times’ın önceki günkü manşet haberine göre, petrol kartelleri Hazar havzasından çıkarılacak petrolün boru hattıyla Karadeniz’e getirilmesini ve buradan tankerlerle Boğazlar yoluyla dünyaya satılmasını planlıyor.
Türkiye ve ABD’nin ortak projesi ise petrolün boru hattıyla Ceyhan’a indirilmesini öngörüyor. Bu takdirde Boğazlar yoğun petrol tankeri trafiğinin yol açabileceği tehlikelerden korunmuş olacak.
Petrol kartellerinin dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da çevre korunması, insan sağlığı gibi değerlerden daha çok kazanacakları paraya önem verdikleri bir geçek.
Nitekim Bakü-Supsa hattının tercih edilmesinin sebebi de bu. Bakü-Ceyhan hattının inşaat maliyetinin yüksekliği kartellerin tercihinin deniz taşımacılığı olmasına yol açıyor.
Azeri petrollerinin Ceyhan’a boru hattı aracılığıyla indirilmesi projesi başta Çiller olmak üzere daha sonraki takipçileri tarafından da yalnızca bir ‘kâr’ ve ‘siyasi propaganda’ vesilesi olarak kullanıldı.
Bunca petrolün tankerlerle Boğazlar’dan geçirilmesinin çevreye ve bölge halkına verebileceği zararlar görmezden gelindi. Sorun başından beri bir ‘kâr’ meselesi olarak ortaya konulduğu için de petrol kartelleri kendileri için daha kârlı olan şeyi tercih etmekte tereddüt göstermedi.
Boğazlar’dan şu anda günde 15 civarında petrol tankeri geçiyor. Bu tankerler şu anda yılda
40 milyon ton petrol taşıyor. Azeri ve Kazak petrollerinin Karadeniz’e gelmesiyle birlikte bu rakam birkaç misli katlanacak. Bakü-Supsa boru hattının çalışmaya başlaması 50 milyon ton petrolün daha Karadeniz’den tankerlere yükleneceği anlamına geliyor. Ana üretimin başlaması ile birlikte bu rakam 70 milyon ton daha artacak ve toplam 160 milyon ton petrol tankerlerle Boğazlar’dan geçecek.
Bu, günde 60 civarında tankerin Boğazlar’dan geçmesi demek. Bunun yol açacağı trafiğin yoğunluğuna, zaten artmakta olan deniz trafiği de eklenince ortaya çıkacak tablonun ne kadar korkunç olduğu kolayca anlaşılıyor.
Yaklaşık 20 dakikada bir petrol tankeri patlamaya hazır bir bomba olarak burnumuzun dibinden, evimizin önünden, okulların bahçesinin kenarından geçip gidecek. Her seferinde nefesimizi tutup bekleyeceğiz. Ta ki bugüne kadar 82 kez yaşanan kazalardan biri meydana gelip, Boğazlar’ın bir bölümü havaya uçana kadar…
Şimdi görev hükümetlerden önce, Boğazlar’da yaşayan halka ve sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Gerektiğinde korsan eylemlerle Boğazlar’ın petrol boru hattı gibi kullanılamayacağını göstermeliyiz.
Petrol onlarınsa Boğazlar da bizimdir! Bunu bütün dünyaya ve petrol kartellerine kanıtlamalıyız.