Radyolarda şarkı aralarında yayımlanan canlı telefon sohbetlerini bilmiyorum dinleyebiliyor musunuz?
Ben fırsat buldukça dinlemeye gayret ediyorum. İlk bakışta anlamsız gibi görünen konuşmalar kafamdaki ‘yeni kentli Türk portresini’ tamamlamama bir hayli yardımcı oluyor.
Bu konuşmalarda dikkatimi çeken en önemli şeylerden bir tanesi kentli insanlarımızın hayal güçlerinin kıtlığı.
Programların sunucularının bu konuda çok sıkıntılı oldukları hemen anlaşılıyor. İlginç bir cevap alabilir miyim umuduyla açtıkları her telefonda aynı manasız yanıtları dinliyor ve yeni telefonu ‘acaba orijinal bir fikir çıkar mı’ diye açıyorlar… Ama heyhat!
Geçenlerde Capitol Radyo’da dinlediğim ‘talk şov’un konusu şuydu: Uçabilmek mi istersiniz, görünmez olmak mı?
Benim dinlediğim süre içinde ‘uçabilmeyi’ isteyen kimse çıkmadı. Herkes görünmez olmak istiyordu.
Görünmez olmak isteğinin genç nüfusumuzun ciddi bir güven bunalımı içinde olduğunu gösterdiğini düşünüyorum.
Kimisi görünmez olup sevgilisinin yalnız kaldığında neler yaptığını öğrenmek istiyor. Kimisi sevgilisinin annesinin kendisi hakkındaki gerçek düşüncelerini duymak istiyor. Kimisi patronunu gözetlemek için görünmez olmaya hevesli.
Kimsenin aklına Ömer Seyfeddin’in ‘Yüksek Ökçeler’indeki konak sahibesinin durumu gelmiyor. Hiçbiri duymak ve görmek istemeyebilecekleri şeylerle karşılaşmayı umursamıyor.
Son dönemlerde toplumumuzun yükselen değerleri arasına giren ‘pişkinlik’le karışık olarak bir röntgencilik merakı hâkim. Ne kendilerine güveniyorlar ne de ‘sevgilim’ dedikleri insana..
Üstelik hayal güçleri de kıt. Kimsenin aklına ‘uçabilmek’ gelmiyor. Uçmanın, yükseklere çıkmanın, alabildiğine özgür olmanın, dünyaya gepegeniş bir ufukla bakmanın kendilerine sağlayabileceklerinin farkında değiller.
Bulundukları düzlemdeki görüş açısından memnunlar. Tek dertleri görüş açısının önündeki fiziki engeller. Bu engelleri aşmak için uçabilmeyi ve görüş açılarını değiştirmeyi düşünmüyorlar. Görünmez olarak değiştiremeyecekleri şeyleri görmek onlara yetiyor.
Bir kartal gibi göklerde dolaşmaktansa bir sürüngen gibi gizli deliklerden süzülmeyi tercih ediyorlar.