TİRAN – Yeni bir binyıla daha girmeye 200 günden biraz fazla kaldı. Yeni yüzyıl, yeni binyıl modern çağın belki de en utanç verici anlarına tanık olacak.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile birlikte bir günlük bir Arnavutluk ve Makedonya gezisindeyiz. Buna gezi demek ne kadar doğru bilmiyorum. Gezi denince içinde biraz eğlence de olmalı gibi geliyor bana.
Dün Tiran’daki Dinamo spor tesislerinde yüzme havuzunun kenarına kurulmuş ‘göçmen’ kampını gezerken hissettiklerimi anlatabilmeme imkân yok.
Çocuklar, çocuklar, çocuklar, çocuklar… Bir göçmen kampında gözünüze çarpacak ilk şey onlar. Bazıları daha kendine söylenen sözleri bile anlayamayacak yaşta. Bazıları daha yeni yeni yürüyor. Yüzlerce çocuk çamurların içinde, gece üstlerine örtecek bir battaniyeyi zor bulabildikleri bir ortamda belirsiz bir geleceğe doğru gidiyorlar.
İçlerinden bir tanesini sevmek için kucağıma aldım. Yaşı en fazla iki olmalıydı. Minicik ayakları, bir söğüt dalından daha kalın olmayan bacakları onu Kosova’daki evinden buralara kadar taşımayı başarmıştı. Acaba kamplardaki zor hayat şartları ve kötü beslenme koşulları onun için nasıl bir gelecek çiziyor?
Bütün gece yağan yağmur çadırları çamur deryasının içinde bırakmış. Gece olunca bu çocuklar, kadınlar, hasta yaşlılar bu çamur deryasının içine serdikleri yataklarında uyumaya, kendilerine yapılan eziyeti unutmaya çalışacaklar.
Tiran Havaalanı belki de kurulduğundan beri ilk kez böylesine bir hava trafiğine sahne oluyor. Dev nakliye uçakları dünyanın her yerinden yardım malzemelerini Arnavutluk’a getiriyor. Ama taşıma suyla böyle bir değirmeni döndürmek nereye kadar mümkün acaba?
Arnavutluk 3 milyon kişinin yaşadığı bir ülke. Belgrad rejiminin zulmünden kaçanlar nüfusu son on günde yüzde 15 artırmış. Bu küçücük ülkenin büyük yürekli insanları kucaklarını açmışlar, ellerinde ne varsa yeni gelen kardeşleriyle paylaşıyorlar. Filoloji öğrencisi Dritan “Makedonlar çok ayıp ettiler. Gelenlere kucaklarını açma cesaretini gösteremediler. Ama olsun, biz buradayız, zalimlere yenilmeyeceğiz” diyor.
Elbasan’da Türk Kızılay’ının kurduğu 5 bin kişilik göçmen kampı da bir iki gün içinde dolacak. Kosova dramının ilk günlerinde insanı utandıracak bir vurdumduymazlık hükümete ve Kızılay’a hâkim olmasaydı dün geceyi yağmur altında açıkta geçiren 5 bin kişi ıslanmayacak, hasta olmayacaktı.
Tiran’dan sonraki durağımız Üsküp oldu. Makedonya’nın başkentindeki resmi temasların ardından Stankovec kentinde kurulu göçmen kampına gideceğiz. Orada bizi bekleyen görüntünün de farklı olmayacağı kesin.
Üsküp Havaalanı da tıpkı Tiran gibi. Dev nakliye uçakları, askeri uçaklar, helikopterler, Hammer’lar Tiran’da olmayan savaş havasını destekliyor.
Cumhurbaşkanı Demirel Kosova krizinin başlamasından sonra bölgeye gelen ilk devlet başkanı. Demirel hükümetin Kosova konusunda geç kalarak kaybeittiği mesafeyi bir güne dört, beş helikopter yolculuğu, altı-yedi resmi temas sıkıştırarak kapatmaya çalışıyor.
Tıpkı Avrupa Birliği ile ilişkilerde olduğu gibi Kosova konusu da öyle görünüyor ki Demirel’in kişisel meselesi haline gelecek. Onun bu hassasiyetinin bir Türk olarak beni gururlandırdığını söylemeliyim.
