Uluslararası futbolun çok para kazandıran bir ticaret konusu olduğu keşfedildiğinden beri maç saatleri televizyonlara göre ayarlanıyor. Fransa’da oynanmakta olan Dünya Kupası’nın maç saatleri de bu yüzden ‘daha büyük pazar’ olan Avrupa’ya göre ayarlı. Takımları turnuvada mücadele eden Japonya ve Kore gibi ülkelerde yaşayanlar gecenin garip saatlerinde uykularından fedakârlık etmek zorundalar.
Latin Amerika ise saat farkı nedeniyle maçları sabah ve öğlen saatlerinde seyredebiliyor. Brezilya’nın maçları olduğu günlerde ülkenin ticari ve sınai başkenti sayılan Sao Paolo Borsası kapanıyor.
Peru da bir Latin Amerika ülkesi. Burada maçların gündüz okul saatlerinde oynanıyor olması ilginç bir eğitim fikrinin denenmesine yaramış. Okullarda her sınıfa bir televizyon konmuş. Öğrenciler hem maçı seyrediyorlar hem de o gün hangi ülkelerin maçı varsa o ülkelerin tarihi, kültürü, coğrafyası üzerine ders yapıyorlar. Perulu eğitimciler çocukların eskiye oranla tarih ve coğrafyaya olan ilgilerinin kesinlikle arttığını söylüyorlar.
Bu Dünya Kupası’ndan Perulu öğrenciler kadar olmasa bile bizim de kendimize göre alacağımız dersler var.
1 – Dünya Kupası finallerine kalamamış olması Türkiye için büyük şans. Bir kere daha gördük ki futbol artık son derece yüksek bir tempoyla ve hızla oynanıyor. Bizim takım bu şartlar altında bir devreyi zor oynar, ikinci devre averaj takımına dönüşürdü. Demek ki her şeyde bir hayır varmış.
2 – Türk Milli Takımı’nın giydiği forma konusu bir kez daha ele alınmalı. Uzun yıllar kullanılan klasik formadan kurtulmuş olmak, şimdi giyilen formanın ‘güzel’ olduğu anlamına gelmiyor. Dünya Kupası’nda da gördük ki takımların formaları bir t – shirt gibi taraftarların rahatlıkla giyebilecekleri estetik görünüm ve renklerde olmalı. Bu hem takımların gelir elde etmelerine hem de tribünlerde takımın yalnız olmadığının görsel olarak da vurgulanmasına yarayan bir araç. Bir kez daha gördük ki en baştan savma dizayn edilmiş forma Türk Milli Takımı’nın forması. Adidas bu konuyu bir daha ele almalı. Hatta belki de ünlü Türk modacılarının katılacağı bir jüri, yapılacak taslaklar arasından bir seçim yapmalı.
3 – Futbol sahalarında güvenlik sağlamak için mutlaka binlerce eli silahlı adama gerek yok. Eğer tribünlerde herkesin elindeki bilette yazılı yere oturmasını sağlayabilecek bir otoriteniz varsa silah göstermeden de güvenlik sağlanabiliyor. Bana inanmayan polis müdürü ve vali Fransa’ya maçlar bitmeden bir iş gezisi yapsın.
4 – Futbol son tahlilde insanların ortak eğlenmelerini sağlayacak bir oyundur. Tribünlerde, saha dışında değişik milli takımları tutan insanların yan yana oturabildiklerini, eğlendiklerini, maçlardan el ele çıkabildiklerini televizyonlardan da izledik. Ne dersiniz, bu görgümüz bu sezon olaysız bir Fenerbahçe – Galatasaray maçı oynamamıza yetecek mi?
