RADİKAL

Elde eziyet etmeye ülke kalmayacak!

 Deniz Baykal ile hükümet arasındaki ilişkiyi eski bir fıkradaki hırsızın durumuna benzetiyorum.

Çok bilinen bir fıkra ama yine de tekrarlamak gerekiyor: Evin oğlu içerden heyecan içinde bağırmış: “Baba bir hırsız yakaladım!” “Buraya getir oğlum” demiş babası.
“Gelmiyor baba!” Baba aldırmamış: “Bırak gitsin o zaman.” Oğlan feryat etmiş: “Bırakmıyor ki baba!” Deniz Baykal önceki gün gazetecilere “İstiyorsan yık tahrikine kapılmayacağız. Kriz çıkarmayız” demişti. Dün de hükümetin Meclis’te artık yalnız olduğunu, Mesut Yılmaz ile mutabakatının kalktığını, hükümetin bakanları aleyhine verilecek gensorularda kendisini serbest sayacağını söyledi.
Deniz Bey’in ilk söylediklerine bakarsak herhangi bir hükümet krizi tehlikesi ile karşı karşıya değiliz. Dün söylediklerine bakarsak da nur topu gibi bir krizimiz doğdu ve Mesut Bey, Deniz Bey’in gönlünü alacak bazı şeyler yapmazsa da bu çocuk hızla büyümeye aday.
Deniz Baykal ile Mesut Yılmaz’ın aralarında vardıkları mutabakatın esası seçim ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, bu gerçekleşinceye kadar hükümetin getireceği diğer yasal düzenlemelerin Meclis’te bir engelleme ile karşılaşmaması ve daha sonra da herkesin anlaşacağı bir tarihte (en erken Mart 1999’da) seçimlerin yapılmasıydı.
Hükümetin diğer iki ortağı seçim istemediklerini açıkça söylüyorlar. Mesut Yılmaz da sözünü geri almış duruma düşmemek için kendi adına değil ama partisi adına erken seçim istemediğini açıklatmış bulunuyor.
Şu anda Meclis’teki tabloya bakacak olursak DYP dışında hemen yapılacak bir erken seçime ‘evet’ diyecek kimse yok. Yeni RP bilinen sebeplerle şu sıralarda yapılacak bir seçime, bunu açıkça söylemese bile, taraftar değil. DYP ve CHP’nin de Meclis’ten bir seçim yasası çıkarmaya gücü yetmiyor.
Bu durumda yapılacak iki iş var: Ya CHP hükümetin kuruluşu sırasında bu hükümete destek vermesini gerektiren sebeplerin artık kalktığına hükmederek hükümetin düşürülmesini hedefleyecek. Böylece yeni bir hükümetin kurulmasının güçlüklerinden yararlanarak Meclis’i seçime itecek. Ya da hükümetin düşmesine yol açacak girişimlerde bulunmaktan sakınacak, ama bir kriz ortamını da hep canlı tutup hükümeti iş göremez hale getirerek siyasal bir çıkar elde etmeye çalışacak.
Her iki durumdan da zararlı çıkacak bir tek kurum var: Türkiye Cumhuriyeti.
Ankara’da oynanan bu oyunun adına ‘politika’ deniliyor olabilir.
Mesut Bey de, Deniz Bey de başka beyler ve bayanlar da kendilerini büyük taktisyen olarak görüp, adına ‘politika’ dedikleri bu oyunu sonuna kadar oynamak istiyor olabilirler.
Ama korkarım sonunda ‘elde eziyet etmeye Türkiye kalmayacak’.