Genel seçimlerin yenilenmesine ilişkin karar TBMM tarafından temmuz ayında alındı. Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim sürecini başlatan duyurusunun ardından dün de milletvekili aday listelerinin partiler tarafından kesinleştirilmesiyle yeni bir aşamaya girdik.
Bu arada bir hükümet devrildi, yenisi kuruldu ve güvenoyu aldı. Yenilenmesine karar verilen genel seçimlerin ertelenmesinden tutun da yerel seçimlerin iki turlu olup olamayacağına ilişkin bir sürü konu gündeme geldi. Ama Türkiye bir türlü seçim havasına giremedi.
Suriye krizi ile başlayan, İtalya boykotu ile devam eden ve en son olarak da Apo’nun yakalanmasıyla süren olaylar zinciri, seçimlerin Türkiye gündeminin en önemli maddesi haline gelmesini engelledi.
Aday listelerinin belli olmasıyla birlikte artık seçimler konusundaki tartışmalar da sona erecektir. Ama öyle görünüyor ki gündemin yüklülüğü bir süre daha seçimlerin ‘tek gündem maddesi’ haline gelmesini önleyecek.
Gazeteciliğe başladığımdan beri neredeyse ona yakın yerel ve genel seçim yaşadım. Ama itiraf etmeliyim ki böyle bir seçim süreci daha önce hiç görmemiştim. Halkın ilgisinin seçimlerden çok daha başka konularda yoğunlaştığı, anketlerde kararsızların bu kadar çok çıktığı bir seçim daha önce hiç yaşamamıştık. Refah Partisi’nin yerel seçim zaferinin ardından gidilen en son genel seçimlerde ‘yükselen değer’ siyasi islamdı. Merkez sağda yer alan iki parti de o dönemde bu yükselişten etkilendi. Özellikle ANAP listesine aldığı eski MSP’li adaylarla İslamcı seçmene sempatik görünmenin, yükselen akımdan pay kapmanın telaşı içindeydi.
Öyle görünüyor ki bu seçimde aynı bayrağı DYP taşıyacak. Bir yandan 28 Şubat sürecinin kırdığı İslamcı kitleye sempatik görünüp oy hesapları yaparken, diğer yandan da Refah ile girdiği koalisyon hükümetinin savunmasını üstlenecek. Listelerde siyasal İslam’ın eski temsilcilerini görecek DYP’nin özellikle kentli seçmenlerinin tepkisinin boyutları merkez sağdaki mücadelenin galibinin kim olacağını belirleyecek.
Son genel seçimlerin sonuçlarının Türk demokrasisi için yarattığı en önemli sakıncageçerli oyların yüzde 15’ine yakın bir bölümünün TBMM’de temsil edilememiş olmasıydı. MHP ve HADEP’in geçen dönem TBMM dışında kalmasına yol açan yüzde 10’luk baraj bu seçimde de geçerli. Bu iki partinin geçen sefer baraj nedeniyle TBMM dışında kalması siyasi vicdanı rahatsız ettiği kadar Refah Partisi’nin de hak ettiğinin üzerinde milletvekili çıkarması sonucunu doğurmuştu.
Bu seçimde de aynı tehlike ile karşı karşıyayız. Anketler MHP ve CHP’nin baraj dışında kalmayacağı yolunda ipuçları verse bile seçim gününe kadar nelerin değişeceğini kestirmek çok zor.
Abdullah Öcalan’ın yakalanması ile başlayan gelişmeler yansımalarını mutlaka seçim sandığında da bulacak gibi görünüyor. DSP’nin belirgin bir yükseliş içinde olduğu anlaşılıyor.
Erbakan’ın Konya’da bağımsız adaylığını açıklaması da bir diğer önemli gelişme. Adaylık kesinleştiği takdirde bu Fazilet için Konya’da ciddi bir dezavantaj yaratacak. Ayrıca adaylığın reddedilmesi de ihtimal dahilinde. Erbakan’ın bunu hesaplayarak ve daha büyük bir yankı uyandırmayı hedefleyerek Konya’yı seçmiş olması da mümkün elbette.
Seçimlere yaklaşıldıkça seçim havasına daha iyi gireceğiz. O zaman daha elle tutulur tahminler yapmak da mümkün olabilecek.