Bugün Radikal’in birinci sayfasının büyük bölümünü kaplayan fotoğrafa dikkatle bakmanızı istiyorum.
Dikkatle bakın ve hafızalarınıza bir daha çıkmamak üzere kazıyın.
Avrupa’nın göbeğinde 50 yıl sonra yeniden hortlayan faşizmin fotoğrafı bu.
Bu fotoğraf Kosova’dan Arnavutluk’un sınır kasabası Morini’ye gelen bir traktörün römorkunda AP muhabiri Jerome Delay tarafından çekildi.
Römorkun üzerindeki brandanın altında kıpır kıpır 20’den fazla çocuk vardı.
Gözleri korkuyla büyümüş, karınları aç, üşümüş çocuklar.. Sahip oldukları tek şey üstlerindeki giysilerdi.
Bebekler elbette yaşadıklarının farkında değildi. Annelerinin kucağından koparılmışlar, belki babalarını bir daha hiç görmeyecekler. Ablalarının ağabeylerinin sıcaklığında nerede biteceği bilinmeyen bir yolculuğun ilk durağındalar.
Gözleri nefret ve korkuyla büyümüş erkek çocuk bana dedemi hatırlattı.
Kaybedilmiş bir savaşın bozduğu ordunun ardından atalarının yurdu Manastır’ı terk edip Anadolu’ya geldiği günlerde o da bu çocuğun yaşlarında olmalıydı.
Onun gibi sarı kafalı, iri mavi gözlü..
Dedem bir daha doğduğu toprakları, oralarda bıraktıklarını, dayılarını, amcalarını, teyzelerini hiç göremedi.
Çocuk aklımla hiç çözemezdim dedemin babasının, annesinin nerelerde olduğunu.. Belli ki savaş rüzgârları hepsini ayrı bir yere savurmuştu.
Bir elinde adresler ve isimler yazılı defteri, öteki elinde bastonu Ege’nin birçok kentinde akrabalarını arar dururdu.
Yatılı okulda okurken ondan aldığım mektuplarda hep yeni bulunan bir akrabanın haberi olurdu: Dayımın kızının torunu Çivril’deymiş… Adresi şu…Bir gün onları bul da seni görsünler.
Ne yazık ki hiçbirini yapamadım. Artık ortada ne adres var, ne de bir ipucu.
Öldüğünde 85 yaşındaydı. Radyoda ne zaman ‘Vardar Ovası’ çalsa gözleri nemlenirdi: Maya Dağ’dan kalkan kazlar / Ak topuklu beyaz kızlar / Yarimin yüreği sızlar / Eğlenemem aldanamam / Ben bu yerlerde duramam…
O römorkun arkasında canlarını kurtaran bu çocuklar belki bir daha hiç annelerini, babalarını göremeyecekler.
Hiçbir şey acılarını dindirmeye yetmeyecek. Elbette sığınabilecekleri yuva, yaşamlarını sürdürecekleri iş, vatan belleyecekleri topraklar bulacaklar.
Ama dedelerimiz gibi hiçbir yerde eğlenemeyecekler, hiçbir şey onları aldatamayacak..
Yıllar sonra tarih kitaplarında soğuk bir gerçek olacak yaşadıkları: Sırpların soykırımından 200 binden fazla insan göç ederek kurtulabildi. NATO’nun askeri güçleri hareket etmekte geç kaldığı, Batılı devlet adamları kendi oy kaygılarında oldukları için Kosova etnik temizlikten kurtulamadı. Şu kadar bomba atıldı, bu kadar uçak düşürüldü, şu kadar milyar dolar harcandı…
Bu çocuklar o kitaplarda bir dipnot bile olamayacaklar.
Kimse Şakir’lerin, Elvir’lerin, Burbuçe’lerin akıbetini öğrenemeyecek..
Yaşadıkları acıları yüreklerinde büyütüp saklayacaklar. Memleket havaları dinlerken gözleri dolacak.
