RADİKAL

Soru işaretleri artıyor

Dün bu köşede Egebank soygunu ile ilgili bazı sorular sormuştum. Bugün Radikal’de de okuyacağınız bazı haberler bu sorulara yanıt oluşturuyor ve bazı yeni soruların sorulmasını zorunlu kılıyor.

Egebank’a el konulacağının anlaşılmasının ardından Murat Demirel’in bazı adamlarıyla birlikte gelip banka kasasını boşalttığı ve bu durumun kapatılması unutulan bir güvenlik kamerası tarafından tespit edildiğini biliyorduk.

Bilmediğimiz şey bu kasetin varlığından devlet görevlilerinin ne zaman haberdar olduklarıydı. Radikal muhabiri Soner Arıkanoğlu, 21 Aralık 1999 gecesinin olaylarını kanıtlayan bu kasetin varlığından devlet görevlilerinin mayıs ayından beri haberdar olduklarını ortaya koyuyor. Bu kasetin polise teslim ediliş tarihi ise Murat Demirel’in gözaltına alındığı gün. Kaba bir hesapla soygun kasetinin kamu görevlilerinin eline geçişi ile polise teslim edilişleri arasında 4.5 aylık bir süre var.

Kaseti ben şahsen seyretmedim. Ancak Emniyet kaynaklarından alınan bilgiler kasetin, kasanın boşaltılışını ve torbalara konulan paranın bankadan çıkartılışını gösterdiği yönünde. Yani çeşitli bankacılık yöntemleri kullanılarak yapılan bir dolandırıcılık değil, doğrudan doğruya bir hırsızlık olayı söz konusu ve bu suç güvenlik kameraları tarafından tespit edilmiş.

Aradan geçen bunca sürede kasetin savcılığa ya da polise intikal ettirilmemiş olması nasıl açıklanabilir? Eminim savcılık ve Emniyet de bu sorunun yanıtını arıyor olmalı. Hangi görevliler bu kaseti ellerinde tuttular, amirlerinin haberi oldu mu, Kasırga Operasyonu başlamamış olsaydı bu kaset ortaya çıkacak mıydı, yoksa varlığından hiçbir zaman haberdar olamayacak mıydık? Bunu gerçekten merak ediyorum.

Dün sorduğum sorulardan biri de bankanın Demirel’e devri sırasında yapılan yasadışılıkların neden fark edilip, zamanında soruşturulmadığıydı. Bugün Radikal’de yer alan Hanife Şenyüz’ün haberinde bu sorunun yanıtını bulacaksınız. Bankalar Yeminli Murakıpları’nın Egebank’ta yaptıkları denetimde devir işlemleri sırasında usulsüzlükler yapıldığı ve banka kaynaklarının devir sırasında kullanıldığı tespit edilmiş. Murakıp raporları önce Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü’ne oradan da vakit geçirilmeksizin zamanın bakanı Hikmet Uluğbay’a aktarılmış. Uluğbay’ın konuyu İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na bir suç duyurusu olarak aktardığı tarih 22 Haziran 1999. Bu tarihten itibaren Egebank, Merkez Bankası TMSF’ye devredilene kadar (22 Aralık 1999) savcılık tarafından neden bir işlem yapılmadığı bilinmiyor. Suç duyurusunda bir eksiklik mi vardı, bürokratik mekanizmalarda bir tıkanma oldu da savcılık dava açmak için yeterli bilgiye mi ulaşamadı, bunları bilmiyoruz. Ama eminim bu soruşturma çerçevesinde savcılık ve Adalet Bakanlığı da konunun üzerine gidecekler ve soruşturmanın nerede, neden, kimden kaynaklanan sebeplerle tıkandığını açıklayacaklardır.