RADİKAL

Günü yakalayın

 Yayınevimizin İcra Kurulu üyesi Dinç Üner geçen gün Danny Cox’un “Günü Yakalayın” isimli kitabından (Rota Yayınları) aldığı bir bölümü gönderdi. Alıntı şu:

“Her birimiz yaşamın her alanında kendimize tarif ettiğimiz sorumlulukları yerine getirirken zaman zaman değişik nedenlerle güçten düşeriz. Bazen işin kendisi, bazen de iş dışı etkenler bu düşüşe neden olurlar. Oysa ki, yaşanılası bir dünyada, peşinden gidilecek onca kişisel ve kurumsal hedef varken, bir anda tamamı yok sayılır. Bu, hiçbir zaman tek bir gerekçeyle olan bir durum değildir. Bu, zaman içinde yaşanılan olayların birey üzerinde yarattığı erozyonun ta kendisidir. Böyle anlarda duygular heyecanını yitirir, hiç bir gerekçe sizi harekete geçiremez olur ve yaşam tatsızlaşmaya başlar.”

Modern yaşam dediğimiz şeyin tek tek biz bireyler üzerindeki en çok önemsenmesi gereken etkisinin bu olduğunu düşünüyorum: Yaşadığımız hayata yabancılaşmak.

Öyle anlar oluyor ki kendimizi sanki bir başkasının hayatını yaşıyormuş gibi hissedebiliyoruz.

İçimizden yükselen yaşama zevkininin iş ya da başka sebeplerle bastırıldığını hatta giderek ölmekte olduğunu görüyor, ama elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz.

Bu yaşamda hayallerimize yer yok. Kişisel meraklarımıza, zevklerimize, sevdiklerimize ayırabildiğimiz zamanlar sanki bir “alaca karanlık kuşağı” filmindeki gibi gizli bir güç tarafından kısıtlanmış. Bunun dışına çıkarsak cezalandırılacağımızı biliyoruz.

Onunla meslektaş olmaktan her zaman gururlandığım ve bu yüzden de çok kıskandığım Ortega Y. Gasset’in bir sözü var, çok sevdiğim.

“Hayatımız bizim olan tek şeydir ve onun üzerine açık seçik fikirler geliştirebildiğimiz sürece bize ait olabilir” diyor. Bu nedenle bir delinin yaşamının kendisine ait olmadığını söylüyor. “Varoluşu kendisinin değildir, ona bilinçle katılmıyordur” diyor.

Cox’un kitabında General Douglas Mac Arthur’dan yapılmış bir alıntı var. Gasset’in bir filozof gazeteci olarak anlatmaya çalıştığı şeyi bir asker kesinliğiyle ifade ettiği için bu sözü de çok sevdim. Şöyle diyor: “Yaşam canlı bir oluşum sürecidir. Geçen yılki ilgilerinize yeni bir şey eklemediyseniz; aynı düşüncelere sahipseniz, aynı kişisel deneyimleri yaşıyorsanız, önceden görülebilen aynı tepkileri veriyorsanız – ölen kişiliğiniz çoktan katılaşmış demektir.”

İstanbul gibi dört bir yanı tarihi mezarlıklarla çevrili bir kentte yaşıyorum. Zaman zaman yolum oralara düşünce mezar taşlarındaki tarihleri okumaya çalışıyorum. Çoğunun üzerinden yüzlerce yıl geçmiş. O zaman insan yaşadığı hayatın, koskoca bir dünya tarihi içinde bir toz zerreciği kadar olduğunu daha iyi anlayabiliyor. Kelebeğin bir günlük ömrünün bizim ortalama 70 yıllık hayat sürecimize oranından bile daha küçük bir oran.

Onun için bugün hayatın tadını yeniden keşfetmenizi öneriyorum. Bugün pazar. Hepimizin yıllar içinde oluşmuş pazar alışkanlıkları var. Bugün onu bir kenara bırakın. Daha önce yapmayı hiç akıl edemediğiniz ya da akıl edip de herhangi, bir nedenle ertelediğiniz şeyleri yapmayı deneyin.

Herkesin içinde var olan ama yıllar içinde bastırılmış yaratıcılığınızı kullanın. Çocuksu hayret ve merak duygunuzu yeniden kazanmaya çalışın. Korkmayın. Böyle geçireceğiniz bir hafta sonunun ardından gerçekten yenilenmiş olarak pazartesi günü elinizden bütün hayatınızı alan işinize geri dönebilirsiniz.