Baltasar Garzon adını bir kenara yazıp aklınızda tutmanızı öneriyorum. Bana öyle geliyor ki, bir gün gelecek, saçlarını jöleleyip arkaya doğru tarayan bu genç İspanyol günümüzde Türkiye’yi sarsan çetelere de bulaşacak.
Garzon, meslektaşı Castellon ile birlikte Şili diktatörü Pinochet’yi insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle İngiltere’de tutuklattıran yargıç.
Garzon’un bu imkânsız gibi görünen şeyi hangi hukuki gerekçelerle başardığına ilişkin ayrıntılı bilgi Turgut Tarhanlı’nın köşesinde salı günkü Radikal’de yayımlandı.
Garzon’un, Pinochet’ye karşı giriştiği mücadeledeki hukuki dayanaklarından birisi ‘Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ olarak bilinen bir uluslararası anlaşma. Türkiye de bu anlaşmaya imza koyan ülkelerden biri.
Bu sözleşme ‘adam kaldırma, rehin alma veya gayri kanuni biçimde özgürlüğü sınırlama’ suçlarını da kapsıyor. Bu nedenle Şili’de Pinochet döneminde sürdürülen ‘kirli savaş’ta işlenen suçlar da yargılama konusu yapılabiliyor.
Susurluk Kazası ile varlığı ortaya çıkan bir çetenin uluslararası uyuşturucu ticareti dahil (ki bu uyuşturucunun pazarlandığı ülkeler arasında İspanya da var) olmak üzere Türkiye’de de ‘adam kaldırma, rehin alma, özgürlükleri gayri kanuni olarak sınırlama ve adam kaybetme’ suçlarını işlediği bilinen bir gerçek.
‘Terörizmle mücadele’ gerekçesinin arkasına saklanılarak işlenen bu suçların kurbanlarının bir bölümünün yakınları yıllardır kendilerine ‘Cumartesi Anneleri’ adını vererek eylem yapıyorlar.
Ortaya çıkıp açıkça bu cinayetleri kendilerinin örgütlediğini söylemese bile birçok ‘Türk devlet büyüğü’ bu işlerde rolü olduğunu inkâr etmiyor. ‘Ne yaptıysam devlet için yaptım’, ‘Devlet için kurşun yiyen de bir, kurşun atan da bir’ sözlerini bu suçların işlendiğinin itirafı olarak kabul etmemiz için de çok sebep var.
Milletvekili dokunulmazlığı ve Memurin Muhakematı Kanunu’nun arkasına saklanarak işledikleri bu suçlardan yakayı sıyırabileceklerini ve Türkiye’deki yargılama usullerinin kendilerine zamanaşımı da dahil olmak üzere bazı avantajlar sağlayabileceğini düşünenlerin, önümüzdeki aylarda yurtdışına çıkma kararı verirken iki kere düşünmeleri gerek.
Bir de bakmışsınız maç seyretmek için yurtdışına çıkmış bir devlet büyüğümüz, eli kelepçeli olarak gazetecilerin karşısına çıkarılmış! Ne dersiniz, hayali bile cihan değer, değil mi?