RADİKAL

Hitler’in bile aklma gelmezdi

Öteki dünyadan bugün Türkiye’de olup bitenleri izleyen eski diktatörler kimbilir nasıl hayıflanıyorlardır. Hitler, Mussolini, Salazar, Franko, Stalin, Çavuşesku ve benzerleri günümüz Türkiyesinde yaşamak için eminim sağ ellerini bile kestirmeye gönüllü olurlardı.

Mehmet Ağar’ın başvurusuyla Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin bütün telefonların dinlenilmesine’ ilişkin izin verdiğinin itiraf edilmesinden sonra, bugün de Radikal, 12 milyon telefon abonesinin özel hayatlarında başka kulakların da olduğunu ortaya çıkarıyor.

Ankara Büromuzdan Güneş Gürson’un haberine göre Telekom’un teknisyenleri de ‘uzun konuşmalarından şüphelendikleri’ abonelerin telefonlarını dinliyorlarmış. Teknisyenler konuşmalarından şüphelendikleri şahıslar hakkındaki bant kayıtlarını emniyete vererek ‘kötü niyetli kişilerin’ yakalanması için çalışıyorlarmış.

Önümüzdeki ayın başında bu dinleme işini bir standarta bağlamak için bir toplantı bile düzenlenmiş.

Dünyanın herhangi bir medeni ülkesinde ortaya çıksa hükümetleri devirmeye yetecek güçteki bir skandal olan telefon dinleme işi, Türk devletinin kendi vatandaşlarına bakış açısını da ortaya koyan ilginç bir örnek.

Buna göre hepimiz potansiyel suçlularız ve kamu düzenini korumak için alınan bir tek genel izin bile devletin bazı görevlilerinin hepimizin telefonuna kulaklarını sokmasına yetiyor.

Susurluk Çetesi ile ilgisinin mahkemelerde araştırılması Başbakan Erbakan tarafından engellenen Mehmet Ağar’ın fikir babalığını yaptığı bu skandalın açığa çıkarılması, kişilik haklarımızın korunması açısından son derece önem taşıyor.

İlginç olan nokta bu konuyla ilgili olarak ne ‘insan hakları şampiyonu’ Refah Partisi’nin, ne muhalefet partilerinin ne de önemli sivil toplum kuruluşlarının seslerinin çıkmıyor olması.

İktidar imkânlarına sahip olan Refah, Susurluk olayında olduğu gibi bu konuda da ortağının ayağına basmamaya özen gösteriyor. Dinleme suçunun işlenmeye devam etmesine zımni bir onay veriyor.

Ana muhalefet partisi ANAP kendi başkanının bile telefonunun dinlendiğinden şikâyet ediyor ama elindeki imkânları harekete geçirmiyor. Öteki muhalefet partileri, telefon dinlemeye gerekçe gösterilen DGM kararının kaldırılması için hiçbir hukuki girişimde bulunmuyor.

Her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu söyleyen ve bu düşüncesinde gerçekten samimi olduğunu düşündüğüm Cumhurbaşkanı Demirel’in de bu konuya el koyması gerektiğini düşünüyorum.

İstedikleri anda bir avukatlar ordusunu harekete geçirme yeteneğindeki sivil toplum örgütleri de hiçbir işe yaramayan demeçlerle vakit geçiriyor.

Oysa hukuki alanda yapılabilecek birçok şey var. İlk adım DGM’nin hukuka aykırılığı çok açık ‘genel dinleme’ izninin kaldırılması için yüksek yargı organlarına başvurmak olmalı. Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar uzanacak bir hukuki sürecin neden başlatılmadığını anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Kamu düzeninin korunması, anayasa ile teminat altına alınmış en temel bireysel özgürlüklerin, en geniş anlamda ihlal edilmesiyle sağlanamaz.

Susurluk kazası ile ortaya çıkan karanlık ilişkiler ağının aydınlatılması fırsatını siyasi hesaplara kurban ettik.

Bari, Susurluk faillerinin bu yeni marifetini engellemek fırsatını kaçırmayalım.