RADİKAL

İnsanoğlu gariptir, her lafı kaldırmaz!

 Frankfurt Mahkemesi’nde görevli bir yargıcın Tansu Çiller’in de adını karıştırarak Türk hükümetini uyuşturucu kaçakçılığını korumak ve en azından göz yummakla suçlamasının ardından yükselen tepkilere bakınca aklıma yazımın başlığına aldığım söz geldi.

Tekerlemenin tamamını burada yazmama basın gelenekleri izin vermiyor. Sözün sonunu bilenler, bilmeyenlere bir zahmet anlatıversinler lütfen.

Türkiye yıllardır varlığı bilinen ama bir türlü elle tutulur kanıtlarla ortaya konulamayan bir ‘çete’ ile iç içe yaşıyor.

Bu çetenin zaman zaman uyuşturucu ticaretinden tutun da adam öldürmeye varana kadar birçok ağır suçu gözünü kırpmadan işlediğini biliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nde geçerli yasaların açıkça suç saydığı bu eylemlerin devletin belirli kademeleri tarafından bilindiği, bir kısım failin devletin görevlisiymiş gibi ellerine verilen belgelerle korunduğu da bir gerçek.

Bütün bunların bir gün gelip tümüyle Türkiye Cumhuriyeti hükümetini hedefe koydurtacak gelişmelere yol açmayacağını mı düşünüyorduk acaba?

Uyuşturucu kaçakçılığı gibi tüm dünyanın medeni ülkelerince lanetlenen bir suçun faillerine karşı uluslararası kamuoyunun ne kadar hassas olduğu bilinmiyor muydu?

Avrupa’nın burnunun dibinde hangi gerekçeyle olursa olsun çeteler kurmanın, uyuşturucu ticareti yapıp adam öldürmenin mümkün olabileceğini mi bekliyorduk?

Türkiye Cumhuriyeti’ne çalınan bu kara lekenin temizlenmesi, herkesin bildiğini tekrarlayan yargıçlara kızmaktan değil, bu suç şebekesini tümüyle ortaya çıkarıp, cezalandırmaktan geçiyor.

Abdullah Çatlı adında, Avrupa’da uyuşturucu kaçakçılığına bulaştığı mahkeme kararıyla saptanmış, Türkiye’de birçok insanın öldürülmesinden sorumlu tutulan bir caninin devletin güvenlik görevlileriyle kol kola yaşadığı artık kesin olarak kanıtlanmış bulunuyor.

Çatlı’nın devletin bazı birimlerinin bazı özel operasyonlarında kullanıldığı, hatta bu amaçla Avrupa’daki bir cezaevinden kaçırıldığı da bizzat suça karışanların ifadeleriyle sabit.

Bunca kanıta rağmen Çatlı’yı bazı operasyonlarda kullananlar, ona devletin resmi kimlik belgelerini verenler hakkında daha hâlâ bir dava bile açılmadı.

Türkiye’yi Güney Amerika’nın muz cumhuriyetlerinden ayırmanın ve başka ulusların resmi görevlilerinin Türk hükümetini suçlamalarına engel olmanın bir tek yolu var: Devletin kendisini bu pislikten temizlemesi.

Türkiye kamuoyu, çeteye bulaşmamış dürüst ve temiz kamu görevlilerinden artık harekete geçmelerini bekliyor.

Bu yapılmadığı sürece tekerlemedeki garip insanoğlunun durumundan kurtulmamız mümkün olamayacak.