Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kadın ve erkek.. Değişen roller

Sizi ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama büyümekte olan bir kızım var ve bu tür haberler beni acaip ilgilendiriyor.

Uluslararası Reklamcılık Derneğ’nin (IAA) Londra’da yapılan genel kuruluna sunulan raporlarla ilgili bir haberde okudum. Avrupa’da bebeklerin yüzde 24’ü evlilik dışı ilişkilerden doğuyor. Uzunca bir süredir çiftlerin bir evlilik aktine ihtiyaç duymaksızın ama tıpkı bir evli çift gibi yaşadıklarının örneklerini görüyorduk… Bugün geldiğimiz nokta; bu çiftlerin, birliktelikleri sırasında artık çocuk yapmaktan da çekinmediklerini ortaya koyuyor. Oysa yakın bir geçmişe kadar çocuk, bu tür çiftler için bir evlilik nedeni olarak görülüyordu.
Durun hepsi bitmedi. İngiltere’de yapılan bir araştırma da her altı İngiliz kadınından birinin bir çocuk büyütmek için bir babaya ya da aileye ihtiyacı olmadığını düşündüğünü ortaya koyuyor. Düşünmekle kalmayıp, bunu yaptıklarına da hiç kuşkunuz olmasın. Yani bir kadın çocuk sahibi olmaya karar veriyor, bu kararını gerçekleştirmek için evlenmeye ya da bir erkekle birlikte yaşamaya bile gerek olmadığı kanısında, bir yolunu buluyor, çocuğunu doğuruyor ve ona tek başına bakıp, büyütüyor. Çocuk çoğu zaman babasının kim olduğunu bile bilmiyor, büyüdüğü sürece bir baba figürüyle karşılaşmıyor. Çocuklu çiftlerin boşanmasına bile hoş bakmayan rahmetli babam sağ olsaydı eminim dehşete kapılırdı.
İşin ilginç yanı İngiltere kadar zengin ve bir o kadar modern olduğunu kabul etmemizde hiçbir sakınca olmayan Japonya’da aynı şekilde bir çocuk sahibi olabileceğini düşünen kadınların oranı 17’de bir. Benzer üretim ve paylaşım süreçlerini yaşayan iki ülke arasında üç misline varan bir fark olması acaba sadece Japonya’nın Doğu toplumu olması, geleneklerine bağlılığı ile açıklanabilir mi? Ne yazık ki araştırma Türkiye ile ilgili bilgiler içermiyor. Türkiye’de bir babaya ihtiyaç duymadan çocuk doğurup, onu büyütebileceğini düşünen kaç kadın çıkar acaba? Benim tahminim Japonya’dan biraz daha yüksek bir oranla karşılaşacağımız yönünde.
Araştırma kadınlardaki bu gelişmenin geleneksel aile kavramını da bozduğunu açıkça ortaya koyuyor. Erkeğin klasik görevi sayılan ‘koruma’ ve ‘geçimi sağlama’ önemini yitiriyor, dolayısıyla erkek ve onun sağlayacağı şemsiye değerini yitiriyor.
Bunun pratik sonuçları da var elbette. Toplumsal anlamda artık ‘iğdiş edilmiş’ sayılabilecek erkek daha güçlü görünmek için para harcamaya başlıyor. Amerika’da erkeklerin yüzde 38’i daha güçlü görünmek, daha büyük adalelere sahip olmak istiyor ve her yıl milyarlarca doları estetik ameliyatlardan tutun da bu amaca ulaşmaya yönelik kozmetiklere harcamakta çekinmiyor. Erkeklere yönelik kozmetik ürünlerinde bir yılda sağlanan üretim artışı yüzde 25’e varıyor.
Araştırma artık ‘erkeklere özgü’ olarak tanımlanabilecek bir meslek dalının kalmadığını ortaya koyuyor. Bu da erkekler açısından iş güvenliğinin sonu demek. Çünkü kadınlar erkeklerden daha iyi eğitim görüyorlar. Üniversite ya da meslek eğitimi gören her 100 erkeğe karşı, 124 kadın var. Ancak geleneksel eşitsizlik sürüyor. Aynı işi yapan kadın, erkeğe göre üçte bir daha az maaşa razı olmak zorunda kalıyor. Ancak, yakın bir gelecekte erkekler olarak son kalemiz sayılabilecek ücret egemenliğini de yitireceğiz gibi görünüyor.
Bütün bu gelişmeler aile yapısı üzerinde de etkisini gösteriyor elbette. Artık ev işlerine erkeklerin daha çok katıldıkları görülüyor. Aynı araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar bir haftada ev işlerine 30-40 saat ayırırlarken, erkekler 5-15 saat ayırıyorlar. Evde oturduğu sürece bir bardak suyunu bile kendisi kalkıp almayan rahmetli dedem iyi ki bugünleri görmedi diye dua ediyorum.
Dünya değişiyor. Buna hazırlıklı olun.