Komşunun enflasyonu bizimkini döver!
SOFYA — Bir zamanlar Bulgaristan ve Sofya denilince aklımıza ilk gelen şey Vitoşa Oteli ve burayı mesken tutan silah kaçakçıları olurdu. Mehmet Ali Ağca’nın Papa suikastının Bulgar bağlantıları, ‘devlet için kurşun sıkan’ların Sofya’da başlayan öyküleri… Daha sonra da Jivkov dönemiyle birlikte başlayan Türk düşmanlığı, evlerinden yurtlarından sürülen onbinlerce insanın kırık dökük arabalar, tıka basa yüklenmiş trenlerle çıktıkları acı dolu yolculuklar..
Şimdi hepsi tarih oldu. Ne diktatör Jivkov’dan bir eser kaldı, ne de Vitoşa Oteli. Parçalanmış ailelerin acı dolu feryatları olmasa, Jivkov döneminin ırkçı politikalarını bile kimse hatırlayamayacak. Eskiden adı korkuyla anılan bu oteli de şimdi Kempinski işletiyor ve Başbakan Mesut Yılmaz’ın gezisine katılan işadamları burada kalıyor.
Bulgaristan, Türkiye için ekonomik bakımdan önemli işbirliği imkânları vaat eden bir ülke. Ancak iki ülkenin Avrupa Birliği ile imzaladıkları anlaşmalar, Türk ve Bulgar işadamlarını birbirleriyle yapacakları ticarette dezavantajlı konuma sokuyor. İmzalanan serbest ticaret anlaşmasının iki ülke parlamentoları tarafından onaylanmış olmasına rağmen yürürlüğe girmemiş olması ciddi bir problem ve Yılmaz’ın bu gezisi bu tür problemlerin de ortadan kaldırılması sonucunu doğurursa Türkiye önemli bir iş imkânı daha yakalamış olacak.
Bulgaristan da tıpkı Türkiye gibi özelleştirme konusunda çok konuşan fakat ileriye doğru ciddi adımlar atamayan bir ülke. Ancak buna rağmen iki Türk şirketi Şişe Cam ve Işıklar Holding Bulgaristan’daki özelleştirmeden pay almavı başarabildiler.
Bulgaristan, enflasyon ve ekonomi yönetimi açısından Türkiye’den daha kötü durumda. Enflasyon geçen yıl yüzde 177,9 olmuş. İki yıl önce 67 levaya bir dolar alınabilirken bugün bir dolar için 1725 leva ödemek gerekiyor. Ciddi bir ekonomik kriz bankaların batmasına, şirketlerin kapanmasına, ülke ekonomisinin yüzde on küçülmesine yol açmış. Bizde olduğu gibi Bulgaristan’da da hızla artan iç borçlar zaten kıt olan kaynakların faiz ve borç ödemelerine akmasına yol açınca krizden kaçılamamış. Tıpkı Türkiye’nin 1994’te düştüğü durumun bir benzeri aslında.
Popülist politikalar, gayrı ciddi siyasetçiler, değişime ayak direyen bir bürokrasi… Nüfusu İstanbul’un nüfusuna ancak yaklaşabilen (8,5 milyon) Bulgaristan bütün bunları aşmanın yolunu erken seçimde bulmuş. Bir önceki sosyalist iktidar yerini Kostov’un yönetimindeki Demokratik Güçler Birliği’ne bırakmak zorunda kalmış.
Sanıyorum aynı ekonomik sorunlarla boğuşmak zorunda olan iki başbakanın görüşmelerinde birbirlerine satacak çok akılları olacak. Yılmaz, Bulgaristan’ı derin bir ekonomik krize sürükleyen gerçeklerden kendisine ders çıkarabilecek mi bakalım.
Yılmaz’ın, Kostov’dan öğrenebileceği bir şeyler var mı bilemiyorum elbette. Ama eminim Kostov, Yılmaz’ın şu politikalarından kendisine önemli dersler çıkaracak.
-Önce şok paket açıklayacağını söyle, sonra şok paket filan olmadığını açıkla.
-Seçime gitmeyeceğim de, ama her an seçim olacakmış gibi popülist politikalar
izlemeye devam et.
-Ekzantrik insanları ekonominin başına getir, hergün konuşup herkesin kafasını
karıştırsınlar.
-Enflasyonla mücadelede Nasreddin Hoca stratejisi izle: Yıl içinde yapacağın zamları
şimdi yap, sonra altı ay zam yapma. Böylece eşeklerini kaybedip üzülenler, sonra onu
bulup sevinebilirler.
-İşçi ve memurları enflasyona ezdirmeyeceğini söyle, sonra işçi liderlerini
çağır “reel gelir artışı beklemeyin” de.